Kitaplar | Konular | Dost Kazanma ve insanlari Etkileme Sanati

6. Şikayetleri Önlemenin En Kolay Yolu

insan fazla konuştuğu zaman karşısındaki insanların kendisi gibi düşüneceğini zannederler. Özellikle satıcılar bu hatayı sık sık yaparlar. Müşterinizle aranızda anlaşmazlık çıktığı zaman itiraz etmeyiniz. Karşınızdakinin konuşmasına izin verin, onun sözünü kesmeyin. Çünkü müşteri sizin itirazınızı dinlemez. Ve sizin itirazınıza karşı başka şeyler ileri sürer.

Bu şekilde hareket etmenin iş hayatında zararlı olduğunu anlamak mı istiyorsunuz?

Size bunu, iş hayatında denemek zorunda kalan birisinin hikayesini anlatacağım?

Amerika'nın en büyük otomobil fabrikalarından birisi, döşeme fabrikası ile bir yıllık anlaşma yapmak üzereydi. Her şey otomobil şirketi tarafından incelenmiş ve üç döşeme fabrikasına birer temsilci göndermeleri istenmişti.

Döşeme fabrikalarından birisinin temsilcisi olan G.B.R. hastaydı ve sesi kısıktı. Kendisi diyor ki:

"Sesim kısıktı, konuşamayacak haldeydim. Ama görevimi yapmak için buraya gelmiştim. Sıra bana geldiğinde odaya girdim ve tekstil mühendisi ve şirketin şefiyle karşılaştım. Konuşmak için kendimi zorladım. Ama konuşamayacak kadar sesim kısıktı. Sesim çok az çıkıyordu.

Masaya yaklaşarak bir kâğıdın üzerine şu sözleri yazdım:

"Baylar sesim kısık, konuşamayacağım, özür dilerim."

Şirket Şefi:

Size, yardıma hazırım!

"Ve fabrikamızın gönderdiği numunelere bakarak malların çok iyi olduğunu söyledi ve tartışmaya başladılar. Şirket şefi beni savunuyordu, ben de çeşitli hareketler yaparak ona katılmıştım.

"Sonuçta 1.600.000 dolarlık siparişi ben aldım.';

"O gün sesim kısık olmasaydı, mutlaka kaybedecektim. Ama sesimin kısık olması sayesinde sözü karşımdakine bırakmanın önemini öğrenmiş ve büyük bir kazanç elde etmiştim."



Filedelfiya elektrik şirketinden Joseph Webb de aynı şeyi anlamış birisidir. Kendisi bir ara Pennsylvania'da çiftlikleri dolaşırken halkın elektrik kullanmadığını görmüştü ve bununla ilgili sorular sormuştu.

Bu soruya, şirketin buradaki temsilcilerinden şu cevabı aldı:

- Buranın halkı söz dinlemiyor. Sonra şirketinize karşı dedikodu yapıyorlar. Çok uğraştım, ama başarılı olamadım.

Ama Webb de şansını denemeye karar verdi. Ve bir evin kapısını çaldı. Kapı açılmış ve kapıya bir kadın çıkmıştı, ama fabrikanın temsilcisini görür germez kapıyı yüzlerine kapamıştı.

"Zili tekrar çaldım ve kadın kapıyı açarak şirketin aleyhine ağzına geleni söyledi.

Cevap verdim ve:

- Bayan, dedim sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim, ama size elektrik satmak için gelmedim. Sizden birkaç yumurta satın almak istiyorum.

Kadın kapıyı açmıştı, ben de devam etmiştim.

- Çok güzel tavuklarınız var. Sizden bir düzine taze yumurta alabilir miyim?

- Tavuklarımızın güzel olduğunu nereden öğrendiniz?

- Ben de tavuk meraklısıyım. Ve sizin Dominik tavuklarınız gerçekten çok güzel!

- Siz de tavuk meraklıysanız neden kendi yumurtanızı kendiniz üretmiyorsunuz?

- Çünkü benim Leghorn tavuklarımın yumurtaları beyazdır. Oysa sizinkiler kahverenkli. Ve sizinkiler, kek yapmak için daha uygun. Karım çok güzel kek yapar ve sizin tavuklarınızın yumurtalarını tercih eder.

Kadın, dışarıya çıkmış, bizimle daha dostça konuşmaya başlamıştı. Sonunda çiftlikte bir mandıra bulunduğunu gördüm ve kadına şöyle dedim:

- Bayan! siz isterseniz tavuklarınız sayesinde kocanızın mandırasından daha fazla para kazanabilirsiniz.

Kadının yüzü gülmüştü. Bunun doğru olduğunu, ama kocasına bunu bir türlü anlatamadığını söyledi. Ve beni tavuklarının kafesini görmem için davet etti. Kadının tavuklarına gösterdiği özeni överek ona çeşitli tavsiyelerde bulundum.

Kadın, bazı komşularının elektrikten faydalanarak çok iyi sonuçlar aldıklarını söyledi ve bu konu üzerinde benim düşüncelerimi öğrenmek istedi. Sonuç çok iyiydi. İki hafta sonra, bayanın kümesine elektrik döşenmiş ve tavuklar daha fazla yumurtlamaya başlamıştı. Bunun üzerine bütün çiftlikler elektrik almıştı. Ama ben, kadınla konuşmasaydım, onunla arkadaş olmasaydım, bu başarıyı elde edemezdim. Çünkü inşalara bir şey satmak kolay değildir.

O halde insanları kazanmak ve sizin gibi düşünmelerini sağlamak isterseniz altıncı kural şudur:

Karşınızdakinin konuşmasına fırsat verin.


Konular