Kitaplar | Konular | Dost Kazanma ve insanlari Etkileme Sanati
2. Gülümseyiniz
York'un Central Parkında verilen bir ziyafete katılmıştım. Misafirler arasında kendisine miras kalan bir kadın vardı ve bu kadın toplantıya katılanlar üzerinde iyi bir izlenim bırakmak istiyordu ki; incilerine, elmaslarına çok para harcadığı belliydi. Fakat yüzünü değiştirememişti. Yüzünden sevimsizlik akıyordu. Bu kadın, herkesin bildiği bir şeyi anlamamıştı: Bir kadının yüzünde taşıdığı ifade, sırtında taşıdığı giysiden daha önemlidir.
Charles Schwab gülümsemenin bir milyon dolar değerinde olduğunu söyler. O'nun sözleri apaçık göze çarpıyor. Çünkü Schwab'ın kendini sevdirmek kabiliyeti, onun en önemli başarısı olmuştur. Ve O'nun en hoşa giden özelliklerinden birisi gülümsemesi idi.
Bir gün Moris Şövalyeyi ziyaret etmiştim. Ve bu ziyaret oldukça hoşuma gitmişti. Moris asık suratlı, durgun ve umduğumdan bambaşka bir adamdı. Fakat gülümsediği zaman durumu değişti. Bulutlar arasında bir güneş doğmuş gibi oldu. Moris'in bu gülümsemesi olmasaydı, belki de babası ve kardeşleri gibi Pariste ev eşyası satan basit bir esnaf olarak kalırdı. İnsanların hareketleri, sözlerinden daha önemlidir. Ve bir gülümseme: "Ben sizi seviyorum. Beni mes'ut ediyorsunuz. Sizi görmekle bahtiyarım!" der.
Köpeklerimizin bize karşı gösterdikleri bağlılık bu yüzdendir. Onlar bizi gördükçe üzerimize atılırlar ve adetâ bize sarılmak isterler. Biz de bu yüzden onları görmekten büyük bir zevk alırız. Sırıtmayla gülümseme çok ayrı kavramlardır. Sırıtma ile gülümseme arasındaki farkı tanımayacak ve hissedemeyecek kimse yoktur. Sırıtmanın yapmacık bir hareket olduğunu hepimiz anlarız ve ondan nefret ederiz. Biz gerçek gülümsemeden, kalbi ısındıran, insanın içinden doğan ve değeri olan gülümsemeden bahsediyoruz. Newyorkta büyük bir şirketin personel müdürü işe alacağı kızlar arasında seçim yaparken, hiçbir okul bitirmemiş, fakat gülümsemeyi bilen bir kızı, asık suratlı doktora yapmış bir üniversite mezununa tercih edeceğini söylemişti.
ABD'nin en büyük lastik fabrikalarından birinin yöneticisi bana, yaptığı işten zevk almayan bir insanın başarılı olamayacağını söylemişti. Ona göre sadece çalışmak her şeye çözüm değildi. "Öyle insanlar tanırım ki, çalışarak başarıya ulaşmışlardı, fakat daha sonra enerjilerini tüketmişler, işlerini sıkıcı bulmuşlar ve sonunda başarısız olmuşlardır."
İnsanların sizi iyi karşılamalarını istiyorsanız sizin de onları iyi karşılamanız lazımdır.
Kursuma katılan işadamlarına, saat başı bir adamın yüzüne gülmelerini ve hafta sonunda neticeleri sınıfta açıklamalarını söyledim. Newyork borsasında çalışan Steinhart'dan aldığım mektubu ele alalım.
"Onsekiz yıldır, evliyim. Karımın yüzüne nadiren, gülümser, onunla çok az konuşurdum. Asık suratlı bir insan olarak tanınmıştım. Sizin önerileriniz üzerine faaliyete geçtim. Ertesi gün saçlarımı tararken aynada asık yüzümü gördüm ve kendi kendime bu asık suratlılığı terkedeceksin, gülümseyeceksin ve bunu hemen şimdi yapacaksın!" dedim.
Sabah kahvaltısı için sofraya oturduğumda eşime güler yüzle:
- Günaydın! dedim.
Bunu eşimin hayretle karşılayacağını daha önceden söylemiştiniz, halbuki eşimin tepkisi tahmininizden fazla oldu. Karım şaşkına dönmüştü, sanki şok geçiriyordu. Ben de eşime bu davranışımı devamlı tekrarlayacağımı söyledim, iki aydır bunu yapmaktayım. Bu iki ay içinde son bir yıl içinde olduğumuzdan daha mutluyuz, işe giderken asansörcü çocuğa tebessümle karışık günaydın demeyi ihmal etmiyorum. Kapıcıyı gülümseyerek selamlıyorum. Para bozdurmam gerektiğinde sarrafa tebessüm ediyorum. Borsada bu zamana kadar bir defa gülümsediğimi görmeyenlere gülümsüyorum. Ve bu insanlar tebessümüme tebessümle karşılık veriyorlar. Bana şikayette bulunmaya gelenleri tebessümle karşılıyorum ve görüyorum ki anlaşmak daha kolay oluyor.
Gülümsemenin bana maddi bakımdan kazanç sağladığının da farkına vardım. Büromda başka bir komisyoncu ile birlikte çalışıyoruz. Onun memurlarından birisi çok sevimlidir. Güleryüzden elde ettiğim sonuçları ona anlattım.
O da bana ben ilk yazıhaneye geldiğimde beni kötü bir insan olarak düşündüğünü, fakat son zamanlarda hakkımdaki düşüncelerini değiştirdiğini ve gülümsediğim zaman daha cana yakın bir insan olduğumu söyledi. Artık insanları eleştirme huyumdan da vazgeçtim. ' Başkalarının kötü yönlerini açığa çıkarmak yerine onların iyi yönleri üzerinde durmaya çalışıyorum, itiraf etmeliyim ki bütün bunlar yaşam tarzımı değiştirdi. Şimdi daha mutluyum, daha çok dostum var ve daha zenginim."
Bu mektubu yazan kişinin New York borsasında çalışan ünlü bir işadamı olduğunu hatırlatırım.
İçinizden gülümsemek gelmiyor mu? O halde yapılacak iki şey var. Kendinizi gülümsemek için zorlayın. Veya yalnızsanız şarkı söyleyin. Kendinizi mesut hissediniz bu da sizi mesut eder. Profesör William James bunu şu şekilde açıklıyor.
"Hareketlerin duyguları takip ettiği görülür. Fakat gerçekte hareket ve duygular birliktedir, irademizin denetimi altında bulunan hareketlerimiz sonucunda irademizin denetimi altında bulunmayan duygularımız ortaya çıkar.
"Bundan dolayı neşemizin kaybolduğu zaman neşeli davranmak her şeyi halledecektir."
Dünyada herkes mutlu olmak ister ve mutluluk arar. Bunun bir tek yolu vardır. O da düşüncelerimizi kontrol etmektir. Mutluluk dış etkenlere bağlı değildir, iç dünyamızla alakalıdır.
Sizi mutlu eden şey ne olduğunuz, nerede bulunduğunuz veya ne iş yaptığınıza bağlı değildir. Sizin bunlar hakkındaki düşüncelerinize bağlıdır. Hemen hemen aynı şartlarda bulunan iki insandan birisi kendini mutlu, diğeri mutsuz hisseder. Neden? Çünkü bu iki insanın düşünceleri farklıdır.
Ben New York'un Park caddesinde gördüğüm mesut insanlar kadar Çin'in öldürücü sıcağı altında çalışan hamallar arasında da o kadar mesut insana rastladım.
Shakespeare: "Hiçbir şey iyi veya kötü değildir, bir şeyi iyi veya kötü yapan düşüncedir" demişti.
Abraham Lincoln "İnsanların çoğunun mutluluğu, kendi düşüncelerine bağlıdır." der. Ben buna şahit oldum. Bir gün New York'ta (Long İsland) istasyonunun merdivenlerinden çıkıyordum, tam önümde otuz veya kırk tane özürlü çocuk bastonlara ve koltuk değneklerine dayanarak güle oynaya merdivenlerden çıkmaya çalışıyorlardı. Hatta çocuklardan bir tanesini sırtta taşıyorlardı. Bu durumu görünce hayret ettim ve bunun nedenini çocuklara nezaret edenlerden birine sordum. O da bana dedi ki:
" Bir çocuk hayatı boyunca sakat kalacağını anlayınca önce buna üzülür, fakat buna zamanla alışır; kaderine razı olur ve normal çocuklardan daha mutlu olur." dedi.
Bu çocukları şapkamı çıkararak selamladım. Onlar bana unutamayacağım bir ders vermişlerdi.
Mary Picford Douglas Fairbanks'tan boşanmaya hazırlandığı zaman yanındaydım. Herkes onun mutsuz olduğunu zannediyordu. Fakat onu son derece mutlu gördüm. Neden mi? Kendisi bunu 35 sayfalık bir kitapla açıklamıştı. Okumaktan hoşlanacağınız bir kitap.
Bugün Amerika'da başarılı sigortacılardan birisi olan Franklin Bettger, bana güler yüzlü bir kimsenin hayatta başarılı olacağını söylemişti. Kendisi bir yeri sigortalamak için gittiğinde hayatın iyi yönlerini düşünür, gülümser ve gülümseme ifadesi yüzünden silinmeden içeriye girermiş. Sigorta işinde bu şekilde başarılı olmuştu.
Gülümsemenin hiç masrafı yoktur ve insana birçok şey kazandırabilir. Bir saniyede meydana gelir ve hafızalarda uzun süre yaşayabilir.
Gülümseme parayla satın veya ödünç alınamaz. Ama öyle bir şeydir ki kullanılmazsa kimseye fayda sağlamaz. Hızla bir yere yetişmek için giderken birisi size tebessüm edemeyecek kadar yorgunsa ona tebessüm ediniz. Çünkü gülümsemeye en çok muhtaç olan kişi, başkalarına verecek tebessümü olmayan kimsedir.
O halde herkesin sizi sevmesini istiyorsanız, 2. Kural şudur:
Gülümseyin!