Kitaplar | Konular | ARAPÇANIN ÖNEMI
8. İllegal Baskı Engeli.
Bundan amaçlanan, «Derin Devlet»in Arapçaya karşı giriştiği faaliyetlerdir.
«Derin Devlet» kavramı, son yıllarda Türkiye medyası tarafından üretildi. İçyüzü hakkında açıkça görüş beyan edilemeyen, -deyim yerinde ise- mafyalaşmış resmi bir örgüte isim olmak üzere bu tabir kullanıldı. Bu esrarengiz yapının ne olduğu hakkında merak edenler, birikimli ve tarafsız bir gazeteci yazarla özel bir sohbet imkânını bulurlarsa çok önemli şeyler öğrenebilirler!!!
Bilindiği üzere Arapça yasağı, 20 Mart 1992 günü sözde kaldırıldı. Fakat eğer bugün siz bir dershane açar ve burada Arapça tarih, coğrafya, matematik, fizik, kimya ve biyoloji gibi pozitif bilim konularında öğretim yaptırmak isterseniz ilgili bakanlıktan asla izin alamazsınız. Yok eğer yapmak istediğiniz şeyin, hiç kimseye zarar vermediğine, üstelik gençlere hem bir yabancı dil, hem geniş bir kültür kazandırdığına bakarak girişiminizde ısrar ederseniz, başınıza neler gelebileceğini, daha önce böyle bir olayı yaşamış birinin yakınlarından öğrenebilirsiniz! Ama eğer 300, 500 yıl önce çoğu acemler tarafından yazılmış; Emsile, Bina, Avamil, Zuruf, İzhar ve Molla Cami adındaki sarı yapraklı kalabalık kitapları gidip -bir bedevi ile iki lakırdı etmesini bile beceremeyen- tarikatçı mollalardan okumak ve hatta on yıl sırf Arapça gramer kurallarını ezberlemek isterseniz, ne size, ne de hocalarınıza kimse dokunmayacaktır!
Bunun nedenlerini şöyle açıklamak mümkündür:
Siz eğer tarikatçılar gibi Arapça gramer kurallarını ezberlemezseniz; tam tersine bütün duygularınızı ve isteklerinizi bir Arap aydını düzeyinde başarıyla ifade edebilecek şekilde bu dili eğer kullanır duruma gelirseniz; Kurân-ı Kerimin tamamını aracısız olarak anlayacak ve onu insanlara aktaracak güce erişmiş olacaksınız. Fakat bu niteliği ve olgunluğu elde etmekle Türkiyede başınıza dertler açabilirsiniz. Çünkü şirkin her çeşidine, hurafeye, batıl inanışlara, tarikatçılığa, kerametçiliğe, efsaneye, fala, büyüye, üfürükçülüğe, Cevşenciliğe, cenaze alkışlamaya, mumyacılığa, evliyacılığa, türbeciliğe, mumlara, heykeller, çaputlara, ölülere tapmaya, onları tanrılaştırmaya, onların karşısında lâikçi ayinlerine katılmaya, onlara dilekçe yazmaya, özetle dinciliğe ve din ticaretinin her türlüsüne karşı mutlaka konuşmak zorunda kalacaksınız! Çünkü evrensel düşünceniz, doğru ve geniş bilgileriniz, size bu sorumluluğu yükleyecektir. İşte o zaman da bu işlere bulaşmış olan bütün çevreleri ve onların oylarıyla iktidara gelen sağcıları, solcuları, putçuları ve lâikçileri de aleyhinizde kışkırtmış olacaksınız. Ondan sonra da nelerle karşılaşabileceğinizi tahmin etmelisiniz!
Evet acı gerçeği ifade etmek gerekirse; Arapçanın karşısındaki en tehlikeli engel, -Balkan Yahudilerinin egemenliğini korumak için- Türkiyede din mafyasını kullanan «Derin Devlet»tir!
«Derin Devlet», üfürükçülere, büyücülere, cincilere, falcılara, medyumlara, cevşencilere, tarikatçılara, Nurculara ve bütün gerici topluluklara ait hurafe dolu sarı yapraklı kitaplara vize verir. Bu kitapların okutulduğu medrese ve kurslar, ?ruhsatlı ya da ruhsatsız- hiçbir engelle karşılaşmadan harıl harıl işlemekte, dolup taşmaktadırlar. Buralara hiçbir jandarma ve polis girmez, buraları hiçbir güvenlik gücü aramaz. Hatta tam tersine bu odakların bazılarına (örneğin Güneydoğuda önemli bir tarikat odağına) mürit ve softa sağlamak için emekli astsubaylardan bir ekip bile oluşturulmuştur! Keza İstanbulda Irkçı Nakşibendi Cemaatlerinden birinin liderliğini yapan ve yakın geçmişte ölen bir Albay emeklisi, «Arvasiler» adıyla bilinen doğulu bir şeyh ailesinin ününü sömürerek gerici tekke eğitimine büyük destek vermiş ve Arapçanın Türkiyede bilimsel yollarının tıkanmasında büyük rol oynamıştır. «Derin Devlet» bunlara hiç karışmaz. Tam tersine bu çevrelere el altından yardım bile eder.
Dolayısıyla bu kitaplar, Türkiyenin her yerinde serbestçe satılmaktadır. Bu konuda hiçbir denetim, hiçbir sorgulama ve soruşturma yürütülmez.
İşte bundan cesaret aldıkları içindir ki binlerce üfürükçü, muskacı, cinci, büyücü, falcı, cevşenci, Nurcu ve tarikatçı serbestçe faaliyet göstermektedir.
Fakat bütün Türkiyeyi geziniz, Arapça resimli bir tarih, coğrafya, matematik, fizik, kimya, biyoloji ve benzeri bilim kitaplarından bir tek nüsha bile bulmanız mucizedir. Bu da lâikçi egemen Yahudilerin, -İsraildeki dindaşlarının tersine- Türkiyede Arapçadan ne kadar çekindiklerini göstermektedir. Çünkü Türk insanı eğer Arapça öğrenecek olursa Arapla doğrudan anlaşabilecektir. Bu ise Yahudilerin Türkiye üzerindeki egemenliğini tehdit edecektir.
Arapçanın yasalarla değil, «Derin Devlet» aracılığıyla böylesine baskı altına alınmış olması elbette ki insan haklarına ve özgürlüklere aykırıdır. «Derin Devlet» gibi illegal aracıları devreye sokmak hem şeffaflığa ve dürüstlüğe aykırıdır, hem de tam anlamıyla bir aczin belirtisidir. Zira Arapça, derin devletin takibine havale edilecek bir şey değildir. Arapça öğrenen insan, bu dili aynen İngilizce, Fransızca ve Almanca gibi masum bir iletişim aracı olarak kullanacaktır. Arapçaya bir uyuşturucu gibi bakmak, bir ülkenin uygar dünya karşısında onurunu zedeler. Çünkü böyle bir yasağın açıklaması yoktur. Üstelik bugün Türkiyede artık (mollaca değil), gerçek Arapça öğrenmek isteyen binlerce idealist genç, bu taleplerinin masum, hatta kutsal olduğuna inanmaktadırlar. Bu ise yasakçılığı, onların nazarında insani ve kutsal değerlere karşı saygısızlıkla eşdeğer hale getirmektedir.
Hiç kuşku yok ki onlar kutlu hedeflerine ulaşmak için ellerinden geleni yapacaklardır. Üstelik bu gençlerin sayısı, gün geçtikçe çığ gibi büyümektedir. Umutla ve kıvançla belirtmek gerekir ki onlar, türban mağdurlarının tersine tarikatçıların ve lâikçilerin tuzaklarına düşmeyeceklerdir. Ancak «Derin Devlet», Türkiyede Kurânın dili karşısında yine de en tehlikeli engeldir. Onun için Arapça öğrenmek isteyen gençler bütün imkânlarını harcayarak yurt dışında ve saygın ilim merkezlerinde bu dili öğrenmeye gayret edeceklerdir. «Derin Devlet»in yurt dışı faaliyetlerine karşı da bu gençler oldukça duyarlı ve tedbirlidirler.