Kitaplar | Konular | Tarih Boyunca İslam Hakimiyeti ve Uğradığı Suikastlar

Savasin Baslamasi

Resul ü Ekrem Medinede yerleşerek Müslümanlığı tamime başladığı gibi, Allah tarafından şer'i hükümler de inmeğe baş­ladı. Böylece Müslümanlığın sarayını ve İslam cemiyetinin bi­nasını, İslâmî temeller ve nizamlar üzerine kurdu ve Müslümanları birbirine kardeş kıldı. O vakit Müslümanlar, o dini ku­caklayan ve hükümlerini ruhunda taşıyan bir cemiyet halinde yaşamağa başladı. Müslümanların adetleri ve itibarları ve mü­dafaa kudretleri arttı. Putperestler, Yahudiler ve halk birer bi­rer ve kitle halinde Müslüman olmağa başladılar. Hazreti Pey­gamber Medinede İslâmiyetin kökleştiğine ve davet işinin em­niyet altına girdiğine kanaat getirdikten sonra, Medinenin ha­ricinde ve bütün Arap yarımadasında onun neşir ve tamimini düşündü. Fakat Kureyşliîerin daima çetin bir mâni gibi karşı duracaklarını göz önüne aldı. Onların bu mümanaatı delilli ve ispatlı daven vazifesine engel olacaktı. Hazreti Peygamber bunu bildiği için bu canlı maniin bertaraf edilmesi için, maddî bir kuvvetin şiddetle lüzumuna kani oldu. Her nekadar Mekkede bulundukları zaman bu maniin kaldırılması için kâfi derece kuvvetli bir İslâm varlığı bulunmadığından onu asamaz ve yok edemezdi. Bu defa îslâm Devletini kurmuş bulunduğundan, bu kuvvetin müsaadesi nisbetinde o manileri yok etmeğe çalışa bilirdi. Bunun i çin artık bu kuvvetleri ve mücadele ruhunu hazırlamak ve davet içinde yeni bir siyaset takip etmek lâzımdi. Bu siyasetin sebep ve icapları da kendini göstermiş oldu.

Hazreti Peygamber Kurey şlilere sataşarak kuvvetini gös­termek için bazen bizzat iştirak etmiyerek esbabını göndermiş, bazen de bizzat kendileri başında bulundukları çetelerle savaş hareketleri yapmıştı. Bu çetelerin sonuncusu Bedir harbine ön ayak olmuş bulunan Cahş oğlu Abdullah'ın çetesi idi. Resulü Ekrem Hicretin ikinci yılı ve Receb ayında muhacirlerden bir cemaat ile Abdullah'ı gönderirken ona bir yazı vermiş ve bu yazıyı yolculuk üzerinden iki gün geçmeden açıp okumamasını ve müddeti gelince okuyup emir edilen işe gitmesini ve arkadaşlarından kimseyi zorlamamasını tenbih etmiştir. Ab­dullah hareketinden iki gün sonra yazıyı açınca şu cümleleri okumuştur: ?Bu yazıyı okuyunca, Mekke ile Taif arasındaki Kahle mevkiinde konaklayıp oradan Kureyşlileri tarassut et ve haberlerini bize gönder.? Abdullah keyfiyeti arkadaşlarına bil­dirmiş ve kimseyi zorlamayacağını ilâve etmiş olduğundan arkadaşlariyle birlikte Nahleye vardılar, orada konakladılar. Bu .arkadaşlarından yalnız Ebu Vakkas Elzüheri oğlu Sa'd ile Gavvan oğlu Atebe'nin develeri yolu şaşırmıştı. Bunları aramak üzere giden iki kişiyi Kureyşliler esir etmiş olduğundan Ab­dullah Nahlede kalarak Kureyşlileri gözetlemeğe koyulmuştu. Bu arada Kureyşlilerin ticaret için zahire götüren deve kervanı geçiyordu. Haram aylarından olan Receb'in sonunda idi. Ab­dullah ve arkadaşları, onlara karşı ne yapacaklarını birbirine danıştılar. Bu mesele hakkında Peygamberin de bir emri yok­tu. Bunlardan bazıları şu mütalâayı ileri sürdüler: «Bu gece bunlara ilişmeyecek olursak harama girerek onunla sizden ko­runacaklar, eğer bunları öldürmeğe kalkarsanız, haram ayında Öldürmüş olacağız...» Böylece Müslümanlar biraz tereddüde ka­pıldıktan sonra savaşmayı göze aldılar. Müslümanlardan biri kârvanın reisi olan Hadrami oğlu Omruya attığı bir okla öldür­müş ve Müslümanlar Kureyşliler den iki kişiyi de esir ederek kervanı Medineye getirdiklerinde Peygamber onlara: Ben size haram ay ında savaş yapmanızı söylemedim demiş ve iki esirle kervanı bir tarafta tutarak onlardan birşey almak istememiştir.

Hazreti Peygamberin Kurey şlilerden haber alıp onları gö­zetlemek için gönderdiği halde onlarla savaşarak ve onlardan bir adam Öldüren ve esir alıp, mallarını müsadere eden Abdul­lah'a çetesinin yaptığı işler haram ayında yapılmış olduğundan îslâmiyetin bu işlere karşı vaziyetinin ne olacağını düşündü­ğünden ötürü iki esirle alınan ganimeti kabul etmek istememiş­tir. Bu isler için Allah'ın emrini ve gelecek âyetleri beklemiş­tir. Kureyşliler bundan istifade ederek Araplar arasında Peygamber aleyhine propaganda yaparak her yerde: Muhammed ve eshabı haram ayını hiçe sayarak kan dökmüşler, mal almış­lar ve insanları esir etmişlerdir diye bağırıp durmuşlardır. Bu yüzden dolayı Mekkede Kureyşlilerle Müslümanlar arasında çekişmeler olmuş Müslümanlarla Peygamberlerine üst üste te­cavüz edilmiştir. Mekke Müslümanları; din kardeşlerimiz bunu haranı ayı olan Receb ayında değil, Şaban ayında yaptılar diye mukabele etmişlerse de buna ehemmiyet veren olmamıştır. Bu propagandaya yahudiler de katılarak Çalış oğlu Abdullahın yaptığını kötülemeğe kalkmışlardır. Müslümanlar; aleyhlerine yapılan bu propagandadan çok müteessir olmuşlardır. Hazreti Peygamber susuyor, vahye intizar ediyor, bu iş için Allah'ın emrini bekliyordu. O sırada su âyet nazil oldu: Bakara sûresi (194) :

«Haram ayı, haram ayına bedeldir, Hürmetler karşılıklıdır. Onun için kim sizin üzerinize saldırırsa siz de, tıpkı onların üs­tünüze saldırdıkları gibi, ona saldırın. Allahtan korkun ve bi­lin ki şüphesiz Allah takvaa sahibiyle beraberdir.»

Bu âyet üzerine Müslümanların teessürleri zail olmuştur. O vakit Hazreti Peygamber iki esirle kervana el koymuştur. Bu âyetlerde Kureyşlilerin propagandalarını çürütecek karşı­lıklar vardır: Kur'anı Kerim; haram ayında çengin büyük gü­nah olduğunu, Kureyşlilerin suallerine cevap olarak bildiri­yor. Fakat Mekkeye girecek olanlara mani olmak ve yerlileri oradan çıkarmak Allah nezdinde haram ayında cenkleşmekten ve adam öldürmekten daha büyük günah olduğu gibi Kureyşli­lerin Müslümanları türlü vaadlerle dinlerinden uzaklaştırmak veyahut fena muamelelerle korkutarak onları iğfal ve idlâl için irtikâb edilen kötülükler ister haram aylarında olsun, isterse başka aylarda; insan öldürmek ve cenkleşmekten daha büyük günahtır. Haram aylarında cenkleştikleri için Müslümanlar aleyhine propaganda yapmağa devam eder de yalanlar nesrine çalışan Kureyşliler ellerinden gelirse Müslümanları dinlerinden vaz geçirmek için çalışıyorlar. Böyle olunca Müslümanların Kureyşlilerle mücadelesinde bir fark yoktur. Çünkü İslâmın neşrine muhalefet ve müminleri hak yolundan alıkoymak ve Allahı tanımamak ve mescidi haram olan Mekkenin yerlilerini oradan çıkarmak ve Müslümanları dininden döndürmek gibi büyük günahları işleyenler Kureyşlilerdir. Bunun içindir ki Kureyşlilerle gerek haram olan ve gerekse olmayan aylarda savaşmakta Müslümanlar haklıdır. Şu halde Cahş oğlu Abdul­lah'ın haram ayında cenkleşmesinde gerek kendisi, gerekse Müslümanlar için günah sayılacak bir şey yoktur.

Bunun i çindir ki Abdullahın çetesi islâm siyasetinde olsun, İslâmî nesir ve tamim yolunda olsun, bîr dönüm noktası teşkil etmiş olduğundan Abdullah Temimî oğlu Vakid kervan başı olan Hadrami oğlu ömru'yu vurup öldürmüştür. Bu kan; Al­lah yolunda dökülen ilk kan olmuştur.

Böylece her vakit ve yer yerde mücadeleyi emreden ve ha­ram aylarında yasağı kaldıran mücahede âyetleri nüzul edince­ye kadar haram aylarında mücadele memnuiyeti devam et­miştir.

* * *


Konular