Kitaplar | Konular | Muhtasar Islam Tarihi

   Hudeybiye Anlaşması'nın Bozulması

Hudeybiye Musâlahası'nda, Mekkelilerle anlaşma şartlarından biri de; "Araplardan herhangi bir kabîle, isterse Müslümanlara isterse Kureyş'e iltihak edebileceklerdir." idi. Böylece, benî Bekir kabîlesi Kureyş'i, Huzaa kabilesi de Allâh'ın Rasûlü'nü seçmişti. Biri Kureyş'in diğeri de Allah Rasûlü'nün ahd ve himâyesi altına girdi. Câhiliyet devrinde, bu iki kabîle arasında şiddetli bir husûmet vardı. İslâm'ın zuhûru ile bu ateş söndü.

İyice sükûnetin yerleştiği sırada, bir gün Bekiroğullarından birisi Rasûlüllah'ı hicveder mahiyette bir şeyler söyledi. Bunu duyan Huzaa'lı birisi kalktı onu dövdü. Bu hâdise, gizli kinleri harekete geçirdi. Bunun üzerine, benî Bekir kabîlesi Kureyş'den de yardım isteyerek, benî Huzaa'ya hücum ettiler. Kureyş de onlara gizlice asker ve diğer yardımlarda bulundu. Benî Bekir kabîlesi, Huzaalılardan yirmi kişiyi öldürdü. Böylece Kureyş, Hudeybiye anlaşmasını bozmuş oldu.

Bunun üzerine Huzaalılardan Amr ibn-i Sâlim başkanlığında 40 kişilik bir heyet Medîne'ye geldi. Amr ibn-i Sâlim, doğruca Rasûlüllah'ın huzuruna çıkarak, olup bitenleri anlattı. Yapılanları bir şiirle dile getirerek meâlen dedi ki:

"Yâ Rasûlallâh! Kureyşliler, sana verdikleri sözde durmadılar. Seninle yaptıkları ahdü mîsâkı bozdular. Bizi, Mekke'nin aşağı tarafındaki yerimizde gözetleyip gâfil avladılar. Halbûki onlar, çok zayıf ve önemsiz, sayıca da çok azdılar. Benim kimseyi yardıma çağırmayacağımı sandılar. Bizi Vetir'de, geceleyin uykuda iken bir de baskına uğrattılar. Bizi, rukû ve secde hâlinde namaz kılarken bile öldürdüler.

Allâh'ın Sana vermiş olduğu selahiyetle bize yardım et, destek ol, Allâh'ın kullarını çağır, acele gelip imdadımıza yetişsinler. İçlerinde Allâh'ın Rasûlü de olduğu, yapılan zûlme öfkesinden renkten renge girdiği, savaşmağa hazırlandığı ve büyük bir ordunun başına geçmiş bulunduğu halde, denizler gibi köpükler saçarak akıp gelsinler."

Peygamber Efendimiz, Amr ibn-i Sâlim'in bu şiirini dinledikten sonra ridasının eteğini toplayarak, ayağa kalktı ve kalkarken de; "Varlığım kudret elinde bulunan Allâh'a andolsun ki kendimi ve ev halkımı koruduğum şeylerle bunları da koruyacağım. Huzaalılar Bendendir. Ben de Huzaalılardanım. Ey Amr ibn-i Sâlim! Sen yardım edilmiş oldun." buyurdu.

Rasûlü Ekrem, müşriklerin yapmış oldukları bu işe çok üzüldü. O, antlaşmanın böyle bitmesini istemiyordu. Hemen Kureyş'e bir elçi gönderip şu tekliflerde bulundu: "Bundan sonra derim ki, siz; ya benî Bekr'le olan ittifakınızdan vazgeçer geri durursunuz, ya da Huzaalılardan öldürülenlerin diyetlerini ödersiniz. Bunlardan birisini yerine getirmeyecek olursanız sizinle harp edeceğimi bildiririm."

Kureyş, yerine getirilmesi istenen şartları kabul etmeyerek, Hudeybiye musâlahasını bozmuş olduklarını açıklamış oldular. Bu, savaş demekti.

Peygamber Efendimiz'in elçisi Zamra geri dönerek, Kureyş müşriklerinin söylediklerini Peygamber Efendimiz'e haber verdi. Daha sonra Kureyş müşrikleri, kendi ahâlîlerinin harp etmek istemediklerini görünce elçiyi bu biçimde reddettiklerine pişman oldular.

Bunun üzerine, Ebû Süfyan'a; "Muâhedeyi yenile! Mütâreke süresini uzat" diyerek, onu Peygamber Efendimiz'e gönderdiler.


Konular