Kitaplar | Konular | Muhtasar Islam Tarihi

Amr'ibn-i As ile Hâlid ibn-i Velid'in Müslüman Olmaları

Peygamber Efendimiz, Eshâbıyla Medîne'ye döndüler. Müslümanların tutum ve vakarlarının câzibesine kapılan Kureyş'in büyük süvârisi Hâlid ibn-i Velid, Kureyş'e şöyle seslendi: "Aklı başında olan herkes artık anlamıştır ki, Muhammed (S.A.V.) öyle sâhir ve şâir değildir. O'nun söylediği şeyler Allah Kelâmıdır. Aklı başında olan herkes O'na tâbi olmalıdır."

Ebû Cehil'in oğlu Ikrime, bu sözleri işitince; "Ey Hâlid! Sen de mi atalarının dîninden dönüyorsun, sâibî (yıldıza tapan) oluyorsun?" dedi.

Hz.Hâlid şöyle cevap verdi: "Hayır! Ben sâibî değil, Müslüman oluyorum."

Ikrime; "Kureyş içinde, bu sözü söylemem icap edenlerden bir kimse varsa, o da sensin. Çünkü Müslümanlar babamın şerefini çiğnediler. Amcanın oğlunu Bedir'de öldürdüler. Yemin ederim ki, ben senin durumunda olan bir kimsenin böyle şeyler söylemesini hiç beklemezdim." deyince,

Hz.Hâlid, şu keskin cevabı verdi: "Bunlar, hep taassup ve câhiliyyet eseri şeylerdir. Ben, ancak, hakîkatı gördükten sonra Müslüman oluyorum."

Hâlid ibn-i Velid, Rasûlü Ekrem'e kısraklar göndererek Müslüman olduğunu bildirmişti. O'nun Müslüman oluşu Kureyşlilerden hiçkimsenin hoşuna gitmiyordu. Ebû Süfyan, O'nun Müslüman olduğunu duyunca küplere binmişti. Hemen O'nu huzuruna çağırdı; "Aldığım haber doğru mu?" diye sordu.

Hâlid ibn-i Velid; "Evet! Doğrudur." cevabını verince;

Ebû Süfyan; "Lât ve Uzza nâmına yemin ederim ki, doğru söylediğine inansaydım, Muhammed'den önce seni öldürürdüm." dedi.

Hz.Hâlid, ısrar edip duruyordu; "Doğru söylüyorum. Senin mâni olman, hiçbir şeyi değiştirmez. Ben müslüman oldum. Gerçek dînin Müslümanlık olduğuna inanıyorum. Şimdiye kadar boşuna muhârebelere katılmışım." diyordu.

Ebû Süfyan, O'nun üzerine atılmak istediyse de Ikrime mâni oldu. Çünkü, Mekke'nin durumunu biliyorlardı. Şehirde Müslüman olmağa başlayan halk, putlara tapanlara nefretle bakıyordu.

Hz.Hâlid, bir pervane gibi, herkesin koştuğu o ebedî nûra koştu ve Medîne yolunu tuttu. Yolda, Arap dâhilerinden olan Amr ibn-i As'a rastladı. Amr, O'na nereye gittiğini sordu. Hâlid de; "Müslümanlığı kabule gidiyorum. Ben artık kat'iyetle anladım. Vallâhi, O hak Peygamberdir. Daha ne diye duralım." dedi.

Amr; "Ben de aynı fikirdeyim ve buna karar vermiş bulunuyorum." dedi.

İkisi beraber yola koyularak Medîne-i Münevvere'ye vardılar. Dün, şirk ordusunun başında İslâma karşı duran bu iki adam, şimdi Medîne'ye gelmiş, Medîne sokaklarında ilâhi nûra kavuşmuş olarak dolaşıyorlardı. Hâlid, Kureyş'in süvari kumandanı idi. Uhud harbinde Kureyş mağlub olmuşken, gâlip mevkiine getiren O'dur. O, böylece bir başbuğdur. Allah Rasûlü'nün huzuruna girdiler.

Kâinâtın büyük Peygamberi, Hz.Hâlid'i görünce; "Seni bize hediye eden Allâh'a hamdolsun. Sende hayra götüren bir aklı keşfetmiştim..." dedi.

Hz.Hâlid; "Yâ Rasûlellah! Bana İslâmı tâlim et. Allâh'a benim için duâ et." deyince,

Allah Rasûlü şöyle buyurdu: "İslâm'a girenin geçmiş günahları affolur." Sonra da, Allâh'a O'nun için duâ etti. Allâh'ın Rasûlü O'na, «Seyfullah (Allâh'ın kılıncı)» adını verdi.

Hz.Hâlid'le beraber Amr ibn-i As ve Osman ibn-i Ebi Talha İslâm'ın nûr halkasına katıldılar. Böylece de İslâmın şevket ve kudreti kat kat kuvvetlendi ve Mekke'nin fethi tahakkuk etti.


Konular