Kitaplar | Konular | Müslümanca Yasama Sanati
Kâmil Mümin olmanin ölçüleri
Siradan bir müslümanla olgun bir mümin arasinda, bir meyvenin hami ile ermisi kadar fark vardir. Ham ayva, nasil bogazda yutkunma zorlugu yaparsa hamervah insanlar da cemiyet içinde yadirganacak basitlikler yaparlar. Olgun bir müminin konusmasi tesirli, muhatabinin kelâmini dinlemesi feyzi artiricidir. Yüzüne baktiginiz zaman, ayna karsisinda bulunan insan misali, manevî yönünüzü temâsâ imkâni bu-lursunuz. Ruhunun penceresi mesabesindeki gözlerine baktiginiz va-kit, maveralari görür gibi olursunuz.
Insan, vicdani ile basbasa kaldigi zamanlarda, kâmil bir müslü-man seviyesinde olup olmadigini anlamak ihtiyaci duyar. Kur'ân-i Ke-rim'in sadrindan yükselen su beyân, kâmil mümin olmanin ölçülerini açik ve seçik olarak ortaya koymaktadir: "Müminler ancak onlardir ki Allah anildigi zaman yürekleri titrer, karsilarinda âyetleri okunun-ca (bu), onlarin imanini artirir, onlar ancak Rablerine dayanip gü-venirler." (1) "Müminler ancak o kimselerdir ki Allah'a ve Resûlü'ne iman ettikten sonra süpheye sapmayip Allah yolunda mallariyla, canlariyla savasirlar. Iste onlar, (imanlarinda) sadik olanlarin ta kendileridir." (2)
Bu âyet-i kerimelerle vaz olunan sasmaz ve sasirtmaz ölçüler müvâcehesinde kâmil mümini tanimaya çalisalim:
a) Allah'in adi anildigi zaman kalbi titremelidir:
Allah Teâlâ'yi seven ve bu sevgide sâdik olan kimse, O'nu çok zikreder. Rabbi'nin ismini anmak için vesile arar. Bir sahis, kendisinin yaninda Cenâb-i Hak'dan söz açsa kalbinde bir titreme ve vücudunda tatli bir ürperme olur. Gönlündeki bu hareket, letâif kandillerinin aydin-lanmasina ve ziyasinin artmasina vesile olur.
b) Huzurlarinda Kur'ân okundugunda imaninin nuru artar:
Kalp fanusu iman nuru ile ziyalanir; Kur'ân okumak ve mucibiyle amel etmek sûretiyle bu nur ziyadelesir. Devri artan bir motordan hasil olan enerji nasil verimi artirir ise, Kur'ân-i Kerim okundukça muharrik bir kuvvet olan iman da salih amelleri artirir ve güzel ahlâki gelistirir. Böyle bir mazhariyete erisen kimse, olgun ve dolgun bir mü'min olur.
c) Güven ve tevekkülü ancak Allah'a olur:
Allah'tan gayriye tevekkül eden Mevlâ'yi gücendirmis olur. "Te-vekkeltü alellah" diyen, Cenâb-i Hakk'in yardimina nail olur. Itikadi, Islâmî esaslara uygun olanin, iktisadî faaliyetleri bankaya dayali olma-malidir. Bâkî ve Hayy-ü lâyemût olan Allah, bankaya bel baglayan kimseden razi olmaz. Bir sadirda iki kalp yaratmayan Halik'imiz, bir gönülde iki ayri yere muhabbet ve baglanti istemez.
d) Allah ve Resûlü'ne imanda tereddütten siyrilmalidir: Iman bahsinde müzebzeb ve mütereddit bulunan bir kimse, inanç yönünde
kemâle ulasamaz. Zira "kem âlât" ile "kemâlât" olmaz. Sadece "inandik" demekle imanin asgarî derecesine ayak basilmis olursa da, azamî seviyesine ulasmak mümkün degildir. Bu dereceye yükselmeyi hak etmek, yakînî bir iman ile olur.
e) Mal ve canla Allah yolunda savasir:
Mal ve can, Allah'in vergisidir. Din, Cenâb-i Hakk'in koydugu bir nizam ve kurdugu bir müessesedir. "Kelime-i tevhid", en yüce inanç; Islâm dini baslara taç olsun diye gayret gösteren kimse, iyi bir hale ve imanda kemâle ulasmis olur.
f) Din kardesine hak yolu ve dogru olan hareketi gösterir:
Insanlar, yaratilista bir es ve hakikatte kardestirler. Bu sebeple onlara bilgisi ile ve düsüncesiyle isik tutmak, kâmil bir mü'minin siari ve suuru olacaktir. Tavir ve hareketleri ile onu aydinlatmaya çalisacaktir. Zira "Mümin, müminin aynasidir." (3)
g) Faydalanmayi degil, faydali olmayi kendine vazife bilecektir: Insanlarin hayirlisi, onlara en fazla faydali olandir. Bu itibarla kâmil "Bir mümin faydalidir. Ona gitsen sana faydali olur. Kendisi-ne akil danissan (sana) fikriyle menfaat verir. Sayet onunla ortak-lik yapsan sana (kazançla) faydali olur. Onun her bir isi fayda(li olmak)tan ibarettir"(4)
h) Insanlarin çektikleri izdiraplardan dolayi müteessir olmalidir: "Bas; gövdeden bir parça oldugu gibi, mümin, iman ehlinden bir cüzdür. Basta olan (bir agri) için cesed aci duydugu gibi, iman ehlinin eleminden dolayi mümin aci duyar"(5)
Olgun bir mümin, din kardesi ile yakindan ilgilenmeli ve onlarin dertlerini paylasip sevinçlerine ortak olmalidir. Halkin arasinda yasa-yip da onlarin verecegi sikintilara sabreden bir müslüman, insanlardan uzak duran kimseden hayirlidir.
__________________________________
(1) Sûre-i Enfâl, 2.
(2) Sûre-i Hucurât, 15.
(3) Feyzü'l-Kadir, c. 6, sh. 251.
(4) Feyzü'l-Kadir, c. 6, sh. 257.
(5) Feyzü'l-Kadir, c. 6, sh. 254.