Kitaplar | Konular | Müslümanca Yasama Sanati

Kamil Imanda Ölçü

Kalplerde iman nurunun parlamasi, inançla ilgili maddelerin kabu-lüne; imanin gelisip kemâle ermesi ise, birtakim mükellefiyetlerin yeri-ne getirilmesine baglidir. Kalp sahasindaki iman çekirdeginin filizlenip inkisaf etmesi, ibadetlerini yapmakla ve Kur'ân okumakla; alevlenmesi de zikir ve fikirle hâsil olmaktadir. Topraga gömülmeyen bir çekirdek, yillarca açikta dursa, agaç haline gelemez. Imanin kemâl derecesine ulasmasi da bazi sartlara bagli bulunmaktadir. Söyle ki:

a) Allah Teâlâ'yi ve sevgili Peygamberimizi herkesten ve her seyden fazla sevmelidir. Zira kuvvetli bir iman, sevginin artmasina; fazlalasan muhabbet, imanin kemâle ermesine sebep olur. Bu hususu tesbit eden bir hadis-i serifte söyle buyurulmaktadir: "Nefsim (kudret) elinde bulunan (Allah)'a andolsun ki, biriniz, ben kendisine babasindan ve çocugundan daha sevimli oluncaya kadar (kemâliyle) iman etmis olamaz."(1)

b) Güzel ahlâk sahibi olmalidir. Çünkü "Müminlerin iman yönünden en kâmil olani, ahlâk itibariyla en güzel olanidir."(2) Bir kimsenin ahlâki ne derece güzel olursa, imani o nisbette kemâle ulasir. Inançsiz kimse, ahlâktan; ahlâki olmayan sahis da kâmil imandan yoksundur.

c) Allah'a ibadet için camilere devam etmelidir. Zira Islâm, iman mükellefiyeti ile birlikte ibadet etme mecburiyetini getirmistir. Ibadet, imanin kuvvetini artirir. Imanin ziyasi arttikça kisi daha fazla ibadet etme yollarini arar. Mâbetler; gerek cemaatle namaz, gerek vaaz-u nasihat, gerekse diger yöndeki dinî vazifeler için en verimli yerlerdir. Asr-i Saadette dinî, ilmî ve dünyevî meselelerin müzakere edilip karara baglanmasi hep mescidde yapilirdi. Bu sebeple, kâinatin biricik efendisi, "Bir kimsenin mescide devam ettigini görürseniz onun imani(nin olgunlugu)na sahitlik ediniz." (3) buyurmustur.

d) Sevdigi bir sahsi Allah için sevmeli, bugz ettigi kimseye Allah için bugz etmelidir. Iman-i kâmilin en mücessem örnegi bulunan Resûl-i Ekrem söyle buyurmaktadir: "Kim Allah için sever ve Allah için bugz ederse, Allah (rizasi) için vergide bulunur ve Allah(in emrine aykiri oldugu) için engelleme yaparsa, muhakkak imanini kemâle erdirmistir."(4)

e) Kendisi için sevdigi bir seyi din kardesi için de arzulamalidir. Çünkü Hz. Âdem'in torunlari bulunan insanlar; ya kardes çocuklari, ya amca veya hala, ya dayi veya teyze çocuklari durumundadir. Bu yakinlik, müminlerin arasinda samimi bir sevginin bulunmasini gerektirir. Bu hususu tesbit eden Peygamberimiz, "Biriniz sahsi için sevdigi seyi (din) kardesi için sevesiye kadar (kâmil) bir mümin olamaz."(5) buyurmaktadir.

Hadis-i serifteki "iman etmis olamaz" hükmü, imanin aslini degil, kemâlini uzaklastiran bir ifade olmaktadir. Hal böyle olunca, bir mü-min kendi nefsi için arzuladigi bir seyin din kardesinde de bulunmasini istiyorsa kâmil bir inanca sahip demektir.

(1) Buhârî, c. 1, sh. 9.
(2) Feyzü'l-Kadir c. 2, sh. 97.
(3) et-Tâc c. 1, sh. 24.
(4) Ebû davud, c. 4 sh. 220.
(5) et-Tâc, c. 1,sh. 22.


Konular