Kitaplar | Konular | Muhtasar Islam Tarihi

İKİNCİ AKABE BİÂTI

Bî'setin 13.yılında Hac için Medîne'den Mekke'ye gelen 500 kadar kimse arasında 75 de müslüman vardı. Bunlardan 73'ü erkek, 2'si kadındı. Peygamber Efendimiz'i görmek, emirlerini telakkî etmek, O'na bîat etmek ve O'nu Medîne'ye dâvet etmek istiyorlardı.

Medîne'den gelen Müslümanlardan Kâb'ibn-i Mâlik ile beraber, önce bir kaç kişi Peygamber Efendimiz'e gelerek; "Yâ Rasûlellah, bu sene hacca gelenler arasında bulunan kardeşlerimizle, sizi görüp bîât etmek isteriz. Bu nerede ve ne zaman mümkün olur?" diye sordular.

Peygamber Efendimiz; gecenin üçte ikisi geçtikten sonra Akabe'de toplanmalarını ve bundan, müşriklerin haberdar olmaması için bu hususu bir duyanın bir başkasına aslâ söylememesini tembih etti.

Peygamberimiz, amcası Hz.Abbas'ı yanına alarak, tesbit edilen zamanda Akabe'ye geldi. (Gerçi Abbas henüz Müslüman olmamış ise de, Ebû Tâlib'den sonra, Peygamber Efendimiz'in himâyesini üzerine aldığı ve gâyet tedbirli bir kimse olduğu için böyle mühim bir toplantıda hazır bulunarak, işi sağlam bir esasa bağlamak istemişti.)

İlk önce Abbas söze başladı, ve; "Ey Yesrib (Medîne) Ehli! Bu, kardeşimin oğlu bana insanların en sevgilisidir. Kavmi içinde kâdir ve kıymeti yüksektir. Biz, kendisini şimdiye kadar her türlü düşmandan koruyup muhafaza ettik. Bundan sonra da himâye etmeğe azimliyiz. Ancak, sizin O'nu aranıza dâvet talebinizle beraber kendisi de size katılmağı, sizin beldenize gitmeği kabul ve arzu ediyor. Eğer bütün Arap kabîlelerinin düşmanlıklarına, O'na muhâlefet edenlere karşı, kendisini koruyabilecek, O'nunla beraber savaşmaktan geri durmayacak gücü kendinizde buluyor ve bunu taahhüt ediyorsanız, sizinle beraber gitsin. Yok eğer buradan çıkıp gittikten sonra onu yalnız ve yardımcısız bırakıverecekseniz, şimdiden bu işten vazgeçin. Yine kavmi içerisinde izzeti ile kalsın." dedi.

Medîneli Hz.Es'ad ibn-i Zürâre, Abbas'a; "Ey konuşmaları ile bize söz dokunduran kişi! Senin, insanların en sevgilisi olduğunu söylediğin zât, Allâh'ın Rasûlü'dür. O'nun, Rab'binden getirdikleri, insan sözüne benzemez. Biz, O'nu, canımız, malımız telef oluncaya kadar korumağa ve O'na sadâkat göstermeğe kararlıyız, dilediğin te'minâtı bizden alabilirsin." dedi.

Sonra, Peygamber Efendimiz'e hitâben; "Ey Allâh'ın Rasûlü!, kendin için arzu ettiğin ahdi bizden al, Rabbin için istediğin şartları da bize koş." dedi.

Peygamber Efendimiz, onlara, Kur'ân-ı Kerim'den bâzı âyetler okuyup teşvikte bulunduktan sonra; "Rabbim için istediklerim: O'na şirk (hiçbir ortak) koşmaksızın ibâdet ve tâatta bulunmanız, namaz kılmanız, zekât vermeniz, doğruluğu emir ve kötülüğü nehy etmeniz, gerek sevinç ve gerek keder hâlinde din işinde kusur etmemeniz, hakkın yerine getirilmesi için hiç kimseden çekinmemenizdir.

Beni de, Allâhü Teâlâ'nın Peygamberi olarak tasdik etmekle nefsimi, kendi nefsinizi ve evlât iyâlinizi esirgeyip koruduğunuz gibi muhafaza etmeniz ve bu yolda ahid vermenizdir." buyurdu.

Medîneli şâir Hz.Abdullah ibn-i Revvâha; "Ey Allâh'ın Rasûlü! Bu söylediklerini yapıp da, Allah ve Rasûlü yolunda ölürsek bize ne var?" diye sordu.

Peygamber Efendimiz; "Allâh'ın rızası ve Cennet var." buyurdu.

Bunun üzerine, Medîneli Müslümanlar; "bu ne hayırlı, ne kadar kazançlı bir alış veriştir!..." diyerek, O Hazretin buyurduğu esaslar üzerine elini tutup [8] bîat etmeğe başladılar. Allâh'ın Rasûlü'nü, can ve başla koruyacaklarına, O'nun düşmanlarına karşı savaşacaklarına dâir söz verdiler. Böylece, can verip cennet aldılar.

Ayrıca bu bîatda, Medîneli Müslümanlar bir madde de kendileri ilâve ederek, Peygamberimiz'i Medîne'ye dâvet etdiler ve kendisini koruyacaklarına dâir kılınçları üzerine ahd-ü pîman etdiler.

Bütün Müslümanların, Peygamber Efendimiz'in elini tutarak biât edişlerini gören amcası Abbas, sıra iki kadına gelince; "Gidin,.. siz biât etmiş oldunuz." diyerek, Peygamber Efendimiz'in kadınlara elini vermediğini anlatmış oldu.

Peygamber Efendimiz, Akabe'ye katılan Medîneli Müslümanlar'a; İslam dîninin yayılması ve düşmanlarına karşı müdâfaa edilmesi için biât ehli arasından oniki nakîb (temsilci) seçmelerini bildirdi.

Bunun üzerine; Hazrecliler dokuz, Evsliler üç kişi olmak üzere, kavimlerinin ileri gelenlerinden, akıl, ilim ve irâde sâhibi oniki temsilci çıkardılar.

Peygamberimiz, bu oniki kişinin temsilcisi olarak da, Hz.Es'ad ibn-i Zürâre'yi ta'yin etti. Rasûlü Ekrem, bu temsilcilere; "Havârîler, kavimleri içerisinde nasıl Meryem'in oğlu İsâ'nın vekilleri idi iseler, siz de kavminiz içerisinde benim vekillerimsiniz. Ben de, kavmimin (Mekkeli Muhâcirlerin) kefiliyim." buyurdu.

Bu ikinci Akabe biâtında, ilk defa icabında İslâmın düşmanlarına karşı harp kararı alındığı için, bu bîatın İslam Târihinde yeri çok büyüktür. Bu îtibarla «Büyük Akabe Biâtı» diye isimlendirilmiştir.


Konular