Kitaplar | Konular | Muhtasar Islam Tarihi

   Muhârebenin Başlaması

İki hafta gibi kısa bir sürede, hendek mûcizelerle dolu esrar ile tamamen kazılıp istenilen şekle gelmişti. Müslümanlar sırtlarını dağa vererek üçbin kişi ile Medîne'yi müdâfaa edeceklerdi.

Vaktâ ki müşrikler Medîne'ye geldiler. Hendekle karşılaşınca dehşete kapıldılar. Müslümanlar da onları ok yağmuruna tutmuşlardı. Kureyş, hendeğin öbür tarafında kaldı. Vakit de bir hayli ilerlemişti. Kureyş'in en kuvvetli tanıdığı, Amr ibn-i Velid hendeği geçti. Onunla Hz.Ali karşılaşıp hemen Amr'ı şiddetli bir kılıç darbesiyle yere serdi. Hendeği atlarla geçen bâzıları da orada öldürüldüler. Müslümanlar, ok yağmuruna devam ettiler. O gün ikindi namazı bile geçmiş sonra kaza etmişlerdi. Akşam olmuştu. Allah Rasûlü, hendeğe bekçi nöbetçiler bırakarak müşriklerin gece de hendeği geçmelerine fırsat vermedi. Havanın çok soğuk olmasına rağmen bir gedikte de bizzat Allah Rasûlü nöbet bekliyor, Eshâbını zaferle müjdeliyordu.

Bu arada, Medîne münâfıkları şöyle diyorlardı: "Muhammed bize Kayser'in, Kisra'nın hazînelerini vâdediyor. Biz ise, bugün hendek içinde mahpus olup, bir adım gidemiyoruz".

Bir ara müşriklerin Müslümanlar üzerindeki şiddet hareketleri oldukça arttı. Buna benî Kureyza'nın ahdini bozarak, Kureyş'e iltihak haberi eklenince, Müslümanların durumu daha da zorlaştı. Böylece Müslümanlar arkalarından vurulmuş oluyorlardı.

Cenâb-u Hakk, bu hususu Kur'ân-ı Kerîm'inde şöyle haber veriyordu:

"O vakit münâfıklarla, kalplerinde bir maraz bulunanlar, «Allah ve Rasûlü bize bir aldatıştan başka bir şey vaadetmemiş» diyorlardı. Onlar, kaçmaktan başka bir şey arzu etmiyorlardı. O vakit düşmanlar üst tarafınızdan ve alt tarafınızdan gelerek hücum etmişlerdi. O hengâmede gözler dönüp kalmış yürekler gırtlaklara dayanmıştı. Türlü türlü zanlara kapılmıştınız. İşte o zaman mü'minler denenmiş ve şiddetli bir sarsıntıya uğramıştı." (Sûre-i Ahzab, âyet 10-13).

Müslümanlar bu anda; "Allâhım! Ayıplarımızı ört, maiyyetimizi koru." diye duâ ediyorlardı.

Peygamber Efendimiz; hiç durmadan Müslümanlara kuvvet ve metânet veriyordu. Müslümanlar çok sıkılmıştı. Medîne şehri, her taraftan kuşatılmıştı. Her taraftan Müslümanlar müşriklerle çarpışmaktaydılar. Ayrıca soğuk ve açlık da Müslümanları perişan ediyordu.


Konular