Kitaplar | Konular | Muhtasar Islam Tarihi

   Beni Nâdir Gazası

Yahûdîler, târih boyunca fesat yuvası olmuş ve devamlı insanları birbirine katmış, dâima münâfıklıklarını her yerde göstermişlerdir.

Benî Nâdir, yahûdî milletinden ve Harun (A.S.) neslinden gelen bir kabîledir. Bu kabîleden bâzı kimseler, Rasûlü Ekrem'e inanmışlardı. Amma diğerleri inanmak istemedikleri gibi, yapılan savaşlarda müşriklere katılanları da vardı. Medîne'ye iki mil mesâfede olan bu belde, sağlam hisarlarla çevirilmiş olduğu için, dışardan gelecek her türlü tehlikeyi önlemiş sayılırlardı.

Bunlar, Müslümanlarla bir anlaşma imzalamışlardı. Buna göre, Müslümanların aleyhinde konuşmayacaklardı. Fakat, içlerinden Müslümanlara karşı büyük bir haset ve kin duyuyorlardı. Anlaşma gereğince Müslümanlardan, Amr'ibn-i Ümeyye'nin çölde Amr kabîlesine mensub iki adamı hataen öldürmesi üzerine, onların diyetini ödemeğe benî Nâdir kabîlesinin de iştirak etmesi gerekiyordu. Bunun için Allah Rasûlü yanında büyük Sahâbelerden olduğu halde, Benî Nâdir kabîlesine gitti. Bu mevzûu konuşmak üzere bir duvarın kenarına oturdular.

Allah Rasûlü, onların bu diyeti vermek istemediklerini anladı ve vaziyetten şüphelenmeğe başladı. Benî Nâdir yahûdîleri Peygamberi öldürmek için bir sûikast hazırlıyorlardı. Rasûlü Ekrem'in gölgesinde oturduğu evin damından Peygamberin başına büyük bir taş atmak için bir adam göndermişlerdi. Peygamber Efendimiz, bundan haberdar olarak derhâl oradan ayrıldı ve Medîne'ye döndü.

Bir müddet sonra, Allah Rasûlü Medîne'den Muhammed ibn-i Mesleme'yi elçi olarak Benî Nâdir'e gönderdi. Onunla şu emirleri tebliğ etti: "Antlaşmayı bozduklarından, peygambere karşı sûikast hazırladıklarından dolayı, on gün zarfında memleketlerinden çıkıp başka bir yere gitmeleri emrolunuyordu. Aksi halde boyunları vurulacaktı".

Bu emir üzerine Benî Nâdir, yaptıklarından pişman oldukları halde ne yapacaklarını bilemediler. Önce memleketlerinden uzaklaşmağı kabul ettiler. Fakat, münâfıkların reîsi Abdullah ibn-i Übeyy, kendilerine bir elçi göndererek, 2000 kişi ile yardım edeceğini, yurtlarından çıkmamalarını söyledi. Bu yardım neticesinde onların kalelerini koruyacaklarını bildirdi. Abdullah ibn-i Übeyy yalan söylediği halde, onlar bu habere inandılar.


Konular