Kitaplar | Konular | ATEİZM VE ELEŞTİRİSİ

2. Ateizmin İslâm'a Yaklaşımı

İslâmiyet'in inançsızlara karşı olan tutumu yanında bir de ateistlerin İslâm'a karşı tutumları vardır. Burada da genelde iki yaklaşım söz konusu olmuştur. Birincisi tamamen felsefî kaygılardan hareketle ortaya konan ve düşünce ürünü olan eleştirilerdir. Bu tür eleştirilerde belli bir seviye ve entelektüel bir tavır görülmektedir. Bu eleştiriler tamamen düşünce seviyesinde kalmakta pratikte yıkıcılığa ve ahlâksızlığa dönüşmemektedir. Çünkü bu tür ateistlerde din veya Tanrı inancı tamamıyla teorik bir tartışma konusu olup dünyaya bakış açısıyla ilgili zihnî bir problemin unsurlarıdır. Buna karşın günlük yaşamda, ahlâk ve estetik gibi konularda çatışma mevzuu değildir.
Ateizmin ikinci yaklaşımında ise birincisinden oldukça farklı olan ideolojik eleştiriler ön plana çıkmıştır. Bu eleştirilerin temelinde de teorik kaygılardan ziyade ideolojik ön yargılar ve saplantılar görülmektedir. Öyle ki bu çerçevede fikirler dile getirilirken, özellikle üslûp açısından, inanan insanları incitici ve onlara hakaret edici öğelere sıkça rastlanmaktadır. Şüphesiz ki İslâmiyet'in bunlara karşı sessiz kalması beklenemez. Hatta meşru ölçüler içerisinde bunlarla mücadele etmesi de kaçınılmazdır.

Yukardaki iki yaklaşımın dışında bir de dinle (İslamla) barışık olan ancak inançlarını kabul etmeyen ateistler vardır. Bunların bir kısmı İslâmiyeti içerisinde yaşadıkları kültürün bir parçası olarak görmüş bu nedenle saygı duyduklarını ifade etmişlerdir. Bir kısmı da inanmasa bile İslâmiyet'in Tanrı inancını inanmaya ve kabul etmeye yakın bulmuş, bunun yanında Hz. Muhammed'e olan sempatisini de gizlememiştir.

İslâmı, kültürün bir parçası olarak gören ve inanmadığı halde dindarlardan rahatsız olmayan ateistler sosyal ilişkilerinde ve iş hayatlarında da çevresiyle barışık bir tutum içerisinde bulunmuşlardır. Hiçbir zaman da karşısındakiyle mücadele etmeyi ya da onlara müdahaleyi aklından geçirmemiştir.

Bazı ateistler de dinler arasında mukayese yapmış ve inanmasalar da İslâm'ın diğerlerinden farklı olduğunu itiraf etmişlerdir. Bu duruma Batı kültüründe oldukça sık rastlanmaktadır. Hıristiyanlığın paradokslarından, dramatik hikayelerinden ve kilisenin hiç de insancıl olmayan tarihi geçmişinden bunalan bazı kişiler çareyi ya ateizmde ya da başka bir inanca geçmekte görmektedirler. Bu nokta da İslâmiyet kilisenin kutsal şarabı karşısında bardaktaki içme suyu kadar saf görünmektedir. Ne var ki o kişilere temiz suyu bulanık gösteren içerden (Kilise bağnazlığı) ve dışardan (ideolojik propagandalar) pek çok unsur bulunmak-tadır.


Konular