Kitaplar | Konular | Hadis Tarihi
2- Hadisin Yazılmasına Taraftar Olanlar
Hâdisle ilgili olarak sahabeler arasında ne gibi mesele varsa, Tâbiîn ve Etbauttâbiîn arasında da benzerlerinin olduğunu yukarıda söylemiştik. İşte bu meselelerden biri de hadîslerin yazılması gereğine inançtır. Yazmayı reddedenlere bedel taraftar olanlar da mevcuttur. Burada da İbnu Abdilberr'in kaydettiği rivâyetlerden bazılarını aktaracağız. Hemen belirtelim ki İbnu Abdilberr, önce Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın hâdis yazmaya verdiği ruhsatla ilgili rivâyetlerini kaydeder. Biz bunları daha önce belirttiğimiz için, onlar üzerinde fazla durmayıp, daha çok sonradan gelen büyüklerin rivâyetlerinden örnekler kaydedeceğiz.
İbrahim Neha'î: "Hâdisler'i kısmî olarak (etrâf) yazmada bir beis yoktur" demiştir.
Dahhâk der ki: "Ben birşey istesem duvar üzerine bile olsa yazarım".
Beşîr İbnu Nehîk der ki: "Ben Ebu Hüreyre (radıyallahu anh)'den işittiğimi yazmıştım. Ondan ayrılacağım zaman, yazdıklarımı alarak yanına geldim: "Bunlar senden yazdıklarım değil mi?" diye arzettim. "Evet" diye te'yid etti."
Hüseyin İbnu Akîl der ki: "Dehhâk bana menâsiku'l-hacc'ı imla ettirdi."
İbnu Sîrîn der ki: "Ben Ubeyde'ye etrafı arzeder, onu sorardım."
Sâd İbnu Cübeyr: "İbnu Abbâs (radıyallahu anhüma)'la beraber olur. Ondan işittiklerini yazardı. Bineğinin semerine de yazdığı olurdu. İnince temize çekerdî."
Ebu Kılâbe: "Yazmak, nazarımda, unutmaktan daha iyidir" demiştir.
Ebu'l-Müleyh der ki: "Yazdığımız için bizi ayıplarlar. Halbuki Cenâb-ı Hakk şöyle buyuruyor: "Onların bilgisi Rabbimin katında yazılıdır." (Taha: 20/52).
Enes çocuklarına: "İlmi yazı ile bağlayın" diye tavsiye ediyordu.
Hârun İbnu Antere babasından İbnu Abbâs'ın kendisine yazı ruhsatı vermiş olduğunu nakleder.
Abdurrahman İbnu Harmele der ki: "Ben hâfızası zayıf birisiydim. Sâd İbnu'l-Müseyyib, bana yazmam için müsaade etti".
Muâviye İbnu Kurre demiştir: "Kim ilmi yazmamışsa onu ilim saymayın".
İmam Mâlik bazı talebelerine şu nasihatta bulunmuştur: "Gizli ve açık olarak Allah'a takvâda bulunun her müslümana hayırhah olun, ehlinden ilim yazın".
Yahya İbnu Sâd der ki: "Her işittiğini yazmış olmam malımın bir misline daha sahip olmamdan iyidir".
Hasan-ı Basrî demiştir ki: "Bir kısmı kitaplarımız vardı, onları aramızda karşılıklı olarak tedâvül ettirirdik (birbirimize gönderdik)".
Âmîru'ş-Şâ'bî: "Yazı ilmi bağlamaktır" buyurmuştur.
İshak İbnu Mansûr anlatıyor: "Ahmed İbnu Hanbel'e sordum: "İlmin yazılmasından kimler hoşlanmaz?" Dedi ki: "Bu hususta bazıları ruhsat verirken bazıları vermedi" Ben tekrar: "İyi ama ilim yazılmazsa kaybolur!" dedim. O: "Evet, dedi, ilmi yazmasaydık, biz ne olurduk?"
İshak İbnu Mansûr: "Aynı şeyi İshâk İbnu Râhüye ile konuştum. O da tıpkı Ahmed İbnu Hanbel gibi konuştu" der.
Ahmed İbnu Hanbel ve Yahya İbnu Main şunu söylemişlerdir: "İlmi yazmayanların hata etmelerinden emin olunamaz".
Süfyan-ı Sevrî demiştir "Ben üç çeşit hadîs yazarım: "Bir kısım hadîsleri kendime din edinmek için yazarım. Bir kısmı var, onun üzerinde durmak için yazarım, bunları ne atarım, ne de din edinirim. Bir de zayıf ravinin hadîsi var, bilmek arzusuyla bunu da yazarım, fakat beş para değer vermem".
İmam Malik der ki: "İlmi ilk tedvin eden (yazan) İbnu Şihâb ez-Zührî'dir." İbnu Şihâb der ki: "Ömer İbnu Abdilaziz Sünen'i cem etmemizi emretti. Biz de onları defter defter yazdık. Üzerinde hâkimiyeti bulunan her yere bunlardan bir defter yolladı".
Yine Zührî anlatıyor: "Bu ümerâ bize emredinceye kadar hadîs yazmayı hoş karşılamıyordum. Sonra, müslümanlardan kimseye mâni olmamak gerektiğine inandık".
Görüldüğü gibi, sahâbeden sonra, onlardaki aynı mülâhazalarla, Tâbiîn tarafından da hadîs yazma işi münâkaşa edilir olmuş, bir kısmı yazarken bir kısmı yazmamıştır.
En dikkate şâyan husus da önceleri yazıya karşı olanların sonra, şiddetli bir yazı taraftarı olmasıdır. Bu sebeple aynı isimlere hem "taraftarlar" hem de "aleyhtarlar" arasında rastlamak mümkündür, bu bir tezât değildir. Hadîslerde, zâten kayıt ve şarta bağlı olarak konduğu için münâkaşa edilmiş bir konuda, âlimler tâbi oldukları şartlara muvafık tavır almışlar, şartlar değiştikçe tavırlarını değiştirmişlerdir. Şu halde sünnette kesin bir yazı yasağı söz konusu değildir. [92]