Kitaplar | Konular | Hadis Tarihi
8-Abdullah İbnu Amr İbnu'l-Âs
Abdullah İbnu Amr İbnu'l-Âs İbni Vâil İbni Hâşim el-Kureşî es-Sehmî. Künyesi Ebu Muhammed'dir, Ebu Abdirrahmân da denmiştir. Annesi Rayta Bintu Münebbih'tir. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Abdullah, babası anası ne iyi ailedir" buyurmuştur.
Abdullah (radıyallahu anh) babası Amr'dan sâdece 12 yaş küçüktür. Babasından önce müslüman olmuştur. Sahâbe'nin fâzıl ve âlim olanlarındandır. Hadîsleri yazmak için Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'dan izin istemiş Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) da kendisine izin vermiştir. Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) yazması sebebiyle, Abdullah (radıyallahu anh)'ın kendisinden daha çok hadîs bildiğini ifâde etmiştir.[86] Kendisi: "Ben Resûlullah (aleyhisselâtu vesselâm)'dan bin mesele ezberledim" der.
Abdullah İbnu Amr (radıyallahu anh)'ın kırmızı tenli, uzun boylu, iri bacaklı olduğu, saç ve sakallarının beyazlaştığı, ömrünün sonuna doğru gözlerini kaybettiği belirtilir. Bir gün rüyasında, ellerinin birinde bal, diğerinde tereyağı, kendisi de bunlardan yalıyor görür ve Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a anlatır. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Sen iki kitabı da -Kur'ân ve Tevrat- okuyacaksın!" diye tâbir eder. Gerçekten İbranice de bildiği için her ikisini de okur. Ancak hemen belirtelim ki, Abdullah çok ibâdet ve çok Kur'ân kıraatiyle meşhurdur. Anlattığına göre: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e çıkarak:
"- Kur'ân'ı kaç günde okuyayım?" diye sormuş.
"- Bir ayda hatmet!" cevabını almış. Ve ısrar etmiş:
"- Bundan daha az zamanda hatmedebilirim".
"- Öyleyse yirmi günde hatmet!"
"- Ben daha kısa zamanda hatmedebilirim"
"- Öyleyse on beş günde!"
"- Ben daha kısa zamanda hatmedebilirim!"
"- On günde hatmet!"
"- Ben daha da kısa zamanda hatmedebilirim"
"- Öyleyse beş günde hatmet!"
"- Ben daha da kısa zamanda hatmedebilirim" dedimse de, daha azına müsaade etmedi.
"Hilyetu'l-Evliya'nın bir rivâyetinde: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e itirazlarını her defasında: "Beni bırak (daha çok Kur'ân okumada) kuvvetimden ve gençliğimden istifâde edeyim" diyerek yapar.[87]
Bütün geceleri namaz kılmak, bütün gündüzleri de oruç tutmak hususundaki talebine, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'dan izin kopartamayan Abdullah (radıyallahu anh), yaşlanınca Kur'ân-ı Kerîm'i beş günde -bir rivâyete göre üç günde- hatmekte zorluk çekecek ve: "Keşke Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın ruhsatını kabul etseydim" diye pişmanlık ifade edecektir. Onun sofu tabiatını şu sözleri de ifâde eder: "Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'dan işittiğim hadîsleri ihtiva eden şu sahifemi ve Kur'ân-ı Kerîm'i yanımda tutup. (Taif'te bulunan) Veht adlı arazime de sâhip oldukça, dünyada olup bitenlere aldırmam". Şu da onun sözlerinden: "Bu gün bir hayır işlemek, benim nazarımda Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) zamanında iki mislini yapmış olmaktan daha iyidir. Çünkü, o zaman bizi dünya değil âhiret kendine çekiyordu. Şimdi ise dünya bize meyletmiş, (cazib gelmiş) durumdadır".
Abdullah İbnu Amr (radıyallahu anh) babasıyla birlikte Şam'ın fethinde bulundu. Yermuk Savaşı'nda babasıyla bayraktarlık yaptı. Yine babasıyla Sıffin'e katıldı. Ancak fiilen savaşmak istemiyordu. Babasının ısrar ve zoruyla kılıç kuşanıp meydana çıktı ise de silah kullanmadı. Bilâhare Sıffin'e katılmış olduğuna çok pişman olacak ve hayıflanacaktır: "Sıffin benim neyime idi, müslümanlarla savaşmak neyime idi! Buna katılacağıma yirmi yıl önce ölseydim keşke!" Bazı rivâyetler babasının zoruyla katılmakla birlikte savaşa iştirak etmediğini kendisinin: "Vallahi ne mızrak sapladım ne kılıç salladım ne de tek ok attım" dediğini kaydeder.
Abdullah İbnu Amr (radıyallahu anh)'ın sünnete bağlılığını göstermek için Sıffin'e katılış özrünü beyan eden bir rivâyeti aynen kaydedeceğiz:
İsmail İbnu Recâ, babasından naklen anlatıyor: "Ben Mescid-i Nebevî'de bir ders halkasında idim. Halkada Ebu Sâdi'l-Hudrî ve Abdullah İbnu Amr (radıyallahu anhümâ) da vardı. Bize Hz. Ali'nin oğlu Hüseyin (radiyallahu anh) uğradı, selam verdi. Cemaat selamına mukâbele etti. Abdullah, halk selam işini tamamlayıncaya kadar sükût etti. Sonra sesini yükselterek: Ve aleykümselam ve rahmetullahi ve berekâtühü" dedi. Arkadan cemaate yönelerek:
"- Semâ ehline arz ehlinin en sevgili olanını bildireyim mi?" dedi Cemaat:
"- Evet" deyince:
"- İşte şu gitmekte olan zat. Bu, Sıffin savaşından beri benimle konuşmuyor. Ancak onun benden râzı olması nazarımda kızıl koyunlara sahip olmamdan daha iyidir" dedi. Ebu Said el-Hudrî:
"- Niye ona özür beyan etmiyorsun?" deyince Abdullah:
"- Doğru, etmeliyim!" dedi.
Beraberce Hüseyin (radıyallahu anh)'e gitmek üzere anlaştılar. Onlara ben de katıldım. Eve varınca Ebu Sâdi'l-Hudrî kapıyı çalıp izin istedi. İzin verdiler o girdi. Sonra Abdullah için izin istedi ve ısrar etti: Ona da izin koparttı. İçeri girince. Ebu Sa'îd:
"- Ey Resûlullah'ın oğlu! Dün sen bize uğradığın zaman... diye söze başlayıp Abdullah'ın söylediklerini anlattı. Bunun üzerine Hüseyin (radıyallahu anh):
"- Ey Abdullah! Benim, semâ ehline arz ehlinin en sevgilisi olduğumu mu ilan ettin?" dedi. Abdullah:
"- Kâbe'nin Rabbine kasem olsun öyle!" deyince Hüseyin:
"- Öyleyse Sıffin'de benimle ve babamla savaşmaya seni sevkeden sebep neydi? Allah'a yemin ederim babam benden daha hayırlı bir insandı" dedi. Abdullah:
"- Evet! Ancak babam Amr, beni Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a şikâyet etti ve dedi ki: "Abdullah gece namaz kılıyor, gündüz de oruç tutuyor!" Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Ey Abdullah! Hem namaz kıl, hem uyu, hem oruç tut, hem de ye. Babana da itaat et!" dedi.
Abdullah İbnu Amr (radıyallahu anh) sözüne devamla: "Sıffin gününde babam Allah adına kasem vererek savaşmam için ısrar etti, ben de Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a verdiğim bu sözü hatırlayarak kerhen çıktım. Ama vallahi kılıç kınından çıkarmadım, mızrak saplamadım, tek ok dahi atmadım" dedi. Hüseyin (radıyallahu anh)'de
"- Olabilir!" diye mırıldandı".
Abdullah İbnu Amr (radıyallahu anh) 63 yılında ölmüştür. Ölüm yeri ve tarihi ihtilaflıdır. 65 yılında Mısır'da, 69 yılında Mekke'de, 55 yılında Taif'te denmiştir. Ölüm târihi olarak, 68, 73 yılları da söylenmiştir. Öldüğünde 72 yaşındaydı. 92 diyen de olmuştur. Radıyallahu anh. [88]