Kitaplar | Konular | Kalplerin Keşfi
Ask
ONUNCU BÖLÜM
ASK
"Sevgi" canli varligin, haz veren bir nesneye karsi meyil duymasidir. Söz konusu meylin pekisip güçlenmesi haline «ask» denir.
Ask duygusu, askin sevgilisine kul olmasi ve sahip oldugu her seyi ugrunda feda etmesine yol açacagi bir dereceye varabilir.
Züteyha'nin Hz. Yusuf'a (A.S.) karsi duydugu askin ne dereceye vardigina bir baksana, Kadinin bütün servet ve güzelligi bu ugurda gitmis. Yetmis deve yükü mücevher ve gerdanliginin var oldugu söylenir, hepsini Hz. Yusuf'un (A.S.) aski ugruna harcamis. «Bu gün Hz. Yusuf'u gördüm» diyen herkese eline geceni zengin edecek degerde bir mücevher vere vere elinde hiç bir sey kalmamis.
Asiri askindan dolayi diger her sey aklindan çiktigi için karsilastigi her seyi «Yusuf» diye çagirir olmus, o kadar ki, basini göge kaldirdigi zaman Hz. Yusuf'un (A.S.) adini yildizlarin üzerinde yazili görürmüs.
Rivayete göre Züleyha iman edip Hz. Yusuf (A.S.) onunla evlendikten sonra eski asigi ve yeni kocasindan ayri yasamaya yönelerek kendisini ibadete vermis, varligini tamamen Allah (C.C)'a adamis. Hz. Yusuf (A.S.) kendisini gündüz yataga cagirsa «aksama» diye savar, aksam çagirinca da «yarina» diye ertelermis.
Nihayet bir gün Hz. Yusuf'a (A.S.) demis ki: «ben sana Allah (C.C)'i tanimadan önce asik olmustum, fakat O'nu taniyinca kendisine karsi duydugum muhabbet, diger her seyin sevgisini gönlümden giderdi. O'nun sevgisine bedel istemiyorum.»
Hz. Yusuf (A.S.) Züleyna'nin bu sözlerine söyle karsilik verdi: «seninle birlesmemi emreden ulu Allah (C.C)'dir. Senden iki çocugumuz olacagini ve bunlari Peygamber olarak görevlendirecegini bana bildirdi.»
Bunun üzerine Züheyia: «Allah (C.C) sana böyle emrettigine ve beni de böyîe bir neticeye vesile oLarak seçtigine göre Allah (C.C)'in emri besim üzerine-» demis. Sundan sonra ancak kendini Hz. Yusuf'a (A.S.) teslim etmistir.
«Leylâ ile Mecnun'un Ask hikâyesini herkes duymustur» Mecnuna adin nedir diye sorarlar. «Leylâ» diye cevap verir. Bir gün yine Mecnuna "Leylâ ölmedi mi" derler. «Hayir, Leylâ kalbimde yasiyor ölmedi, Leylâ benim» diye karsilik verir.
Yine bir gün Mecnun, Leylâ'nin evi önüne gider ve gözlerini gökyüzüne diker. Ona «ey Mecnun, gök yüzüne degil, Leylâ'nin odasinin duvarina bak, belki onu görürsün» derier. O böyle diyenlere «gölgesi Leylâ'nin evine düsen yildiz bana yeter» diye cevap verir.
Anlatildigina göre Hallac-i Mansur'u (rehimehullahu) seksen gün hepsetmistler. imam-i Sibli (rehimehullahu) bir gün ziyaretine gitmis ve «ey Mensur. Muhabbet nedir» diye sormus. Mansur «bu soruyu bana bugün degil, yarin sor» demis. Ertesi gün olunca Mansur'u zindandan cikarirlar, ve üzerinde boynunu vurmak üzere yere yaygi yayarlar, bu sirada imam-i Sibli çika gelerek karsisinda dikilir. Bu anda Mensur ona seslenir, «ey Sibli! Sevginin basi yangin, sonu ise ölümdür.
Hallac-i Mcnsur'un nazarinda Allah (C.C)'dan baska her seyin batil olduguna kesin kanaat gelince ve yalniz Allah (C.C)'in hak oldugunu bilince, hak isminin onun kendi adi oldugunu unutmus ve sen kimsin sorusuna muhatap olunca «ben hakkim» diye cevap vermistir.
Anlatildigina göre sahici muhabbet, su üc davranista belli olur:
1 — Asik, sevdiginin sözünü digerlerinin sözlerine tercih eder.
2 — Asik, sevgilisi ile oturup kalkmayi baskalari ile birareda olmaya tercih eder.
3 — Yine asik. sevgilisinin rizasini kazanmayi, baskalarinin hosnutlugunu elde etmeye tercih eder. (El Münteha - Nam Kitapta da böyledir.)
Söylendigine göre «ask» perdeyi yirtmak ve sirlari kesfetmektir. «Vecd» hali ise zikrin lezzetine varildigi anda ruhun, arzunun taskinligina katlanamamasidir. Öyle ki, bu haîi yasayan kimsenin ezalarindan biri kesilse hic bir sey duymaz.
Anlatildigina göre odamin biri Firat nehrinde yikaniyormus, bu arada:
«ey günahkârlar! Bugün seçiliniz» mealindeki âyet-i kerimeyi okuyan bir adami duymus (Yasin Süresî. 59). Ayetin içine saldigi dehsetin etkisi ile çirpinmaya baslamis ve sonunda bogulmus ve ölmüs.
Muhamned Ibni Abdullah el-Bagdadi (rehimehullahu) diyor ki:
"Basra sehrinde iken bir gün yüksek bir çatiya çikmis bir delikanli gördüm, yüzünü halka dönmüstü, söyle diyordu: «Asik olarak ölen kimse iste böyledir. Ugrunda ölüm olmayan askin hiç bir degeri yoktur.
Bu sözlerin arkasindan kendini bosluga atti. «manzareyi hayretle seyreden halk tarafindan «ölüsü» alip götürüldü.
Cüneydül Bagdadî (rehimehullahu): «Tasavvuf ihtiyari terketmektir» demistir.
Hikâye edildigine göre Zunnun'ül Misri (rehimehullahu) bir gün Mescid-i Haram'a girer. sütunlardan birinin altinda çirilçiplak, yerde yatan hasta bir delikanli görür, delikanli yanik bir sesle inlemektedir. Bundan sonrasini Seyh'in kendisinde dinleyelim:
«Yenine sokuldum, seiâm verdim ve «ey delikanli. sen kimsin» diye sordum. «ben asik bir garibim» diye cevap verdi. Ne demek istedigini anlamistim, «ben de senin gibiyim» dedim. Bu sirada aglamaya basladi, onun aglamasi beni de aglatti. Bana «sen de mi agliyorsun» diye sordu, «ben de senin gibiyim» diye karsilik verdim. Bunun üzerine daha yüksek bir sesle aglamaya basladi ve gür yüksek bir nara atti, hemencecik ruhunu teslim etti.
Elbisemi üzerine örttüm, kefen bulmak için yerimden ayrildim, kefen satin alip dönünce onu yerinde bulamadim. Saskinlik içinde «sübhanallah» dedim. Bu sirada kulagima ###ç;zti### bir ses geldi, söyle diyordu: «Ey Zün-nun! O öyle bir garibdir ki, onu dünyada seytan aradi bulamadi. Malik aradi, bulamadi, cennette Ridvan aradi, o da bulamadi.» «O nerededir?» diye seslendim. Kulagima su cevap geldi: «Samimi muhabbeti, çok ibadet etmesi ve hatasindan derhal tevbe etmesi sayesinde Muktedir Malik'in (ulu Allah'in) yaninda sadekat koltugundadir.(Zehr-ur Riyaz)
Seyhlerden birine «Allah (C.C)'i seven nasil olur, alâmetleri nelerdir» diye sormuslar, su cevabi vermis: «Insanlarla az münasebet kurar, zamaninin çogunu kendisi ile basbosa geçirir, devamli düsünme halindedir, çok az konusur, bakar fakat görmez, cagrildiginda duymaz, kendisine söyleneni anlamaz, basina gelen belâya üzülmez, aciktigini hissetmez, vücudunun bir yeri çiplak kalsa farkina varmaz, kendisine agir söz söylense korkmaz. Yalnizliginda Allah (C.C)'a nazar eder. O'nunla ünsiyet kurar. O´na yalvarir. Dünya ehliyle dünya isleri için hiç bir tartismaya girismez.
Ebu Türab at-Nahbasî (rehimehullahu) Allah (C.C) sevgisinin alâmetleri hakkinda su beyitleri söylemistir:
«Sakin aldanma! Sevenin alâmetleri vardir.
Onun üzerinde sevgili tarafindan armagan edilmis nisanlar vardir.
Bunlardan biri ondan gelen belâdan haz duymasidir.
Onun her yaptigina sevinmesidir.
Ondan gelen yokluk makbul bir hediyedir.
Yoksulluk ise bir ikram, bir geçici ihsandir.
Delillerden biri, onun kararli görmedir.
Sevgilisine itaat hususunda bütün kiskirtici kinamalara ragmen
Delillerden biri güler yüzlü görünmesidir.
Kalbinde sevgiliden gelen heyecan kaynasir
Delillerden biri anlayisli görünmesidir
Nazarinda sevgi sahibi olan bir soranin sözüne karsi
Delillerden biri de tedirgin görünmesidir
Söyledigi her sözü tartarak konusan.
Nakledildigine göre Hz. Isa (A.S.) bir gün bahçe sulayan bir delikanli ile karsilasir. Delikanli Hz. Isa'ya «Rabb'inden, sevgisinin zerre agirligindaki bir kismini bana bagislamasini dile» der. Hz. Isa ona «sen zerre kadarina dayanamazsin diye karsilik verir. Delikanli «o halde zerre kadarinin yansini versin» der. Bunun üzerine Hz. Isa onun için «ya Rabb'i bu gence sevginin zerre kadarinin yarisini bagisla» diye dua eder ve yoluna devam eder.
Epeyce bir müddet sonra Hz. Isa'nin (A.S.) yolu yine oraya düser, delikanliyi sorar, «delirdi, doglara çikti» derler. Hz. Isa delikanliyi kendisine göstermesi için Allah (C.C)'a dua eder. O sirada delikanliyi daglar arasinda görür onu gözlerini gök yüzüne dikmis ve bir kaya üzerinde dimdik ayakta dururken bulur.
Hz. Isa (A.S.) delikanliya selâm verir, selâmini almaz, «ben Isa'yim» diye kendisini tanitarak delikanlinin ilgisini çekmeye çalisirken ulu Allah (C.C)'dan kendisine su vahiy gelir: Kalbinde benim sevgimin yarim zerresini tasiyan kimse insanoglunun sözünü hiç duyar mi? Izzet ve celâlim hakki için sen onu testere ile ikiye biçsen onun acisini bile duymaz.»
Üç seyden kendini kurtarmaksizin su üç seyi iddia eden kimse aldanmistir:
1 — Dünyayi sevmesine ragmen Allah (C.C)'i zikretmekten lezzet aldigini söyteyen kimse.
2 — Insanlari pohpohlamayi sevdigi halde amelde ihlâsi sevdigini iddia eden kimse.
3 — Nefsinin burnunu kirmaksizin Allah (C.C)'i sevdigini ileri süren kimse
Peygamber'imiz (S.A.S.) söyle buyuruyor:
Öyle bir gün gelecek ki, ümmetim bes seyi unutarak bes seyi sevecektir:
1 — Dünyayi sevecek, ahireti unutacaklardir.
2 — Mali sevecekler, fakat ahiret günü hesaplasmasini unutacaklardir.
3 — Mahlukati sevecekler, yaraticiyi unutacaklardir.
4 — Günahlari sevecekler, tebveyi unutacaklardir.
5 — Köskleri sevecekler, mezarlari unutacaklardir.
Mansur Ibni Ammar (rehimehullahu). bir delikanliya ögüt verirken ona der ki, «ey delikanli! Gençligin seni aldatmasin. Bos kuruntulara dalarak tevbe etmeyi hep ileriye birakan ve ölecegini düsünmeyen nice genc vardir ki» Yarin, ya da öbür gün tevbe edecegim» diye cevap verir. Oysa tevbeye sira getirmeden ölüm melegi ona geliverir ve kabrin bosluguna yuvarlanir, artik orada ona ne malin. ne kölenin, ne coluk-cocugun ve ne de ana-babanin bir faydasi vardir.
Nitekim ulu Allah (C.C.) söyle buyuruyor:
"Ne malin ve ne de coluk-cocugun fayda vermedigi gün.
Yalniz Allah'a temiz kalb ile gelen müstesna."
(Kur'an-i Kerim - Suara Sûresi, 88—89)
Allah'im! Bize ölmeden evvel tevbe etmeyi nasib eyle, gaflette iken bizi ikaz buyur ve elcilerin önderi olan Peygamberimizin (S.A.V) sefaatinden faydalanmamizi müyesser eyle.
Müminin özelligi, günah isler-islemez hemen o gün, hatta o anda tevbe etmesi, isledigi kusura karsi pismanlik duymasi, dünyadan azik edecek kadar bir paya razi olarak onun ile oyalanmamasi, kendini ahiret için amel etmeye vermesi ve Allah (C.C)'a ihlâs içinde ibadet etmesidir.
Anlatildigma göre münafik ve cimri bir adam varmis, karisina hic kimseye sadaka vermeyecegine dair yemin verdirmis, aksi halde bosayacagini söylemis.
Günün birinde kapiya bir dilenci gelmis ve «ey hane halki! Allah (C.C) hakki için bana bir sey verir misiniz.» diye seslenmis, kadin da dilenciye üc cörek vermis, dilenci yolda münafikla karsilasmis, adam «bu cöregi sana kim verdi» diye sormus, dilenci de «iste su evin hanimi» diye cevap vermis, dilencinin tarif ettigi ev, kendi eviymis.
Münafik koca öfke ile eve girmis ve karisina sen «hiç kimseye bir sey vermeyesin dîye yemin etmedin mi» diye bagirmis. Kadin «Allah (C.C) için verdim» diye cevap vermis. Adam kalkmis, tandiri yakmis ve tam kizinca karisina «kalk, kendini Allah (C.C) için su tandira at bakalim» diye emretmis. Kadin kalkmis ziynetlerini almis Münafik ziynetlerini birak» diye bagirmis, kadin «seven sevgilisi için süslenir, ben sevgilimi ziyaret etmeye gidiyorum» diyerek yeni elbiselerini giymis olarak kendini kizgin tandira atmis, adem da kapagini kapatarak oradan uzaklasmis.
Aradan üç günün geçmesi üzerine münafik, tandirin basina gelmis kapagini kaldirinca kadinin Allah (C.C)'in izni ile yanmadan içerde sapa saglam durdugunu görerek saskina dönmüs, o sirada gizliden kulagina söyle bir ses gelmis, «atesin sevdiklerimizi yakmadigini bilmiyor muydun?»
Nakledildigine göre Firavun'un karisi Asiye kocasindan gizli olarak iman etmis, imanini sakliyormus. Fakat Firavun sonunda durumu ögrenince, ona iskence edilmesini emretmis, çesit çesit iskencelerden geçirildikten sonra Firavun ona «imanindan dön» diye teklif etmis, fekat Asiye dönmemis.
Bunun üzerine Firavun bir tomar kazik getirtmis, bunlarla Asiye'nin vücudunun çesitli yerlerine vurmuslar. Sonra, Firavun karisina bir daha «dininden dön» diye teklif etmis. Asiye ona söyle cevap vermis, «senin zorbaligin ancak benim nefsime hükmedebilir, kalbim ise Allah (C.C)'in, himayesindedir. Beni kiymik kiymik dograsan bite sadece Allah (C.C)'a karsi duydugum sevginin artmasina sebep olabilirsin.»
Derken Hz. Musa (A.S.) Asiye'nin yanina varmis. Asiye onu görünce «ey Musa! Söyle bana, Rabb'im benden hosnut mu, yoksa bana kizgin mi?» diye seslenmis. Hz. Musa ona su cevabi vermis, «ey Asiye! Göklerin melekleri senin yolunu gözlüyor, yani hepsi senin özlemini çekiyor, ulu Allah (C.C) seninle iftihar ediyor, ne istiyorsan bana söyle, mutlaka yerine getirilecektir.» Bunun üzerine Asiye söyle dua etmis. Asiye'nin bu duasi Kur'an-i Kerim´de Allah (C.C) tarafindan bize nakledilmektedir.
Ulu Allah (C.C) söyle buyuruyor:
"Ey Rabb'îm! Bana Cennet'te senin yaninda bir ev yap. Beni Firavundan ve onun amelinden kurtar. Beni zalimler güruhundan kurtar"
(Tahrim Sûresi. 11).
Selman-i Farisî'den (R.A.) rivayet edildigine göre Firavu'nun karisi Asiye'ye uygulanan iskencelerden birisi de kizgin günes altinda yanmaya birakilmasi idi. Fakat iskenceciler çekilip gidince, melekler onu kanatlarinin gölgesi altina alirlardi, bu sirada cennetteki evini görürdü.
Hz. Ebu Hüreyre'den (R.A.) rivayet edildigine göre Firavun, karisi Asiye için yere dört kazik çakmis, kadini bunlarin üzerine yatirmis, gögsünün üstüne bir degirmen tasi bindirerek bu durumda onu kizgin günese dogru çevirip yanmaya birakmis. Asiye bu halde iken basim göge kaldirarak az önce naklettigimiz ayetteki dua ile Allah (C.C)'a seslenmis ve «Ey Rabbim bana cennette senin yaninda bir ev yap...» demis.
Hasan-ül Basrî (rahimehullahu) der ki: «Allah (C.C) O'nu en serefli bir sekilde kurtararak cennete çikardi. O orada yer, içer.» Bundan anlasildigina göre Allah'a (C.C.) siginmak. O'ndan yardim dilemek, sikinti ve belâ aninda O'ndan kurtulus istemek salihlerin bir gelenegi ve müminlerin bir görenegidir.