Kitaplar | Konular | Kalplerin Keşfi
Gaflet
ALTINCI BÖLÜM
GAFLET
Gaflet pismanliga yol açar. Gaflet nimetin elden gitmesine sebep olur. Gaflet faydaliligi engeller. Gaflet kiskançligi azdirir. Gaflet kinanmaya ve nedamete sebep olur.
Hikâye edilir ki, salihlerden biri rüyasinda hocasini görür ve ona "en çok neden pismansiniz" diye sorar.
Hocasi da ona "en büyük pismanligim gafletimdendi"» diye cevap verir.
Yine anlatilir ki, salihlerden biri Zunnun-i Misrî'yi (rahimullahu) rüyasinda görür ve ona "Allah (C.C)sana ne yapti" diye sorar.
Zunnun-i Misrî de "beni karsisina dikerek seni gidi palavraci, seni gidi yalanci! Beni sevdigini ileri sürdün, sonra da benden gaflete düstün diye beni azarladi" cevabini verdi.
Sair bu konuda söyle der:
Kendin gaflettesin, kalbin yanilmada
Ömür geçti, günahlar oldugu gibi
Anlatildigina göre salihlerden biri bebesini rüyasinda görür, ona "babacigim! nasilsin, durumun nasil" diye sorar. Babasi da "yavrum! dünyada gafil yasadik ve gafil olarak öldük" diye cevap verir.
Zehril Riyazda rivayet edildigine göre Hz. Yakub (A.S.) ölüm melegi (azrail) ile dosttu. Bir gün Azrail. Hz.Yakub (A.S.)´u ziyarete gider. Hz.Yakub (A.S.) O'na "Ya Azrail, görüsmeye mi geldin, yoksa canimi almaya mi" diye sorar.
Azrail, "gelisim ziyaret içindir" cevabini verir.
Hz.Yakub (A.S.) "senden bir ricam var" der. Azrail "nedir" der. Hz.Yakub (A.S.) "ölümümün yaklastigini, canimi almaya hazirlandigini bana önceden bildirmeni istiyorum" der.
Azrail, "hay hay, sana iki veya üç haberci gönderirim" karsiligini verir.
Hz.Yakub (A.S.)'un ömrü dolunca bir gün yine ölüm meleri karsisina dikilir. Hz.Yakub (A.S.) yine sorar, "ziyaretçi misin, yoksa canimi almaya mi geldin"?
Azrail, "canini almaya geldim" cevabini verir.
Hz.Yakub (A.S.) "sen bana daha önce iki veya üc haberci gönderecegini söylemedinmi?" diye sorar.
Azrail su cevabi verir, "söyledigimi yaparak sana üc haberci gönderdim: Önce siyah iken sonra agaran sacin, güçlü iken halsizlesen vücudun ve dimdik iken kamburlasan vücudun, ey Yakub. iste bunlar benim ademogullarina gönderdigim ön haberciierdir."
Sair bu durumu söyle tasvir eder:
Geçti yillar, günler, günahlar üremekte
Geldi ölüm hcbercisi. fakct kalb gafil
Dünyadan nasibin aldanmak ve pismanlik
Dünyada kalman ise imkânsiz ve bos kuruntu.
Ebu Ali ed-Dekkak (rehimehullahu) anlatiyor: "Hasta olan salin bir dostumu ziyaret etmeye vardim, büyük bir seyh idi, etrafini talebeleri çevirmisti, agliyordu, iyice yaslanmisti. Ey seyh! Neye agliyorsun, yoksa dünyaya mi" diye sordum.
"Asla! Kacirdigim namazlara agliyorum" diye cevap verdi.
"Nasil olur, sen namazini kacirmazdin" dedim.
Bana su cevabi verdi. "Su günüme kadar geidim, ne gafletsiz secdeye vardigim oldu. ne de gafietsiz secceden basimi kaldirdigim var, iste simdi de gaflet içinde ölüyorum."
Arkasindan derin bir nefes çekerek su siiri söyledi:
Mezarimdan dogrulacagim günü ve mahsere varacagimi düsündüm
Dört köselik cukurumdaki ikamet süremi
Yapayalniz ve tek basima, nice izzet ve mevkiden sonra
Günahimin ve topragimin tutuklusu olarak, onunla basbasa hesaplasman üzerinde eni boyu düsündüm.
Ve amel defterim verildigi zamanki halimin perisanligini,
Fakat ümidim sendedir. Rabb'im, yaraticim! Umarim ki, ey Allah'im sen bagislarsin günahkâri!
Uyun-ut Ahbar adli eserde Sakik el-Belhî'nin (rehimehullahu) su sözleri nakledilir:
"Insanlar su üc sözü söylerler, ama davranislari sözlerine ters düser. Birincisi "biz Allah (C.C)´in kuluyuz" derler, fakat basiboslar gibi davranirlar, bu durum sözlerine ters düser. "Allah (C.C) bizim rizkimiza kefildir" derîer, fakat kalbleri yalniz dünya ile dünya varligi biriktirmekle tatmin olur. Bu davranis da sözlerine ters düser. "Ölümden kurtulusumuz yoktur" derler, fakat hic ölmeyecekmis gibi hareket ederler, bu durum da hic süphesiz sözlerine ters düser.
Ey kardesim, sen kendine bak! Hangi vücudLa Allah (C.C)'in huzuruna dikileceksin, hangi dille O'na cevap vereceksin, her seyi inceden inceye sana sordugunda ne cevap vereceksin. Sorulara cevap ve cevaplara dogruluk hazirla. Allah (C.C)'dan kork, çünkü "O, iyi-kötü bütün davranislarindan haberdardir."
Sakik-ul Belhî sözlerine devam ederek müminlere. Allah (C.C)'in emrinden ayrilmamalarini ve gizli - açik her durumda O'nu tek ilâh olarak bilmelerini ögütledi.
Hadisi Serifde varid olduguna göre, Peygamber'imiz (S.A.S.) söyle buyurmustur.
"Ars'in direginde yazar ki, "bana itaat edenin ben de mükâfatini veririm, beni seveni ben de severim, bana yalvaranin istegini karsilarim, benden af dileyenin günahlarini bagislarim."
Akli basinda olan kimsenin Allah (C.C)'a korku içinde ve ibadetini sirf O'na yönelterek O'nun takdirinden hosnut olarak O'ndan gelen belâya sabirla katlanarak verdigi nimetlere sükreder ve verdigi ile yetinerek itaat etmesi gerekir.
Nitekim ulu Allah (C.C) buyurur ki: "benim takdir ettigimden hosnut olmayanlar, gönderdigim belâya sabirla katlanamayanlar, nimetlerime sükretmeyenler ve verdigimi yeterli bulmayanlar, benden baska Allah arasinar."
Biri Hasan el-Basrî'ye (rehimehullahu) "ibadetten zevk çimiyorum" der. Hasan el-Basrî de ona "her halde sen Allah (C.C)'dan korkmayan birinin yüzüne bakmissin! Kulluk, her seyden hakkiyla siyrilarak Allah (C.C)'a yönelmektir" cevabini verir.
Baska birisi de ayni konuyu Ebu Yezid el-Bestami'ye (rehimehullahu) açar, "ibadetten zevk almiyorum" der.
Ebu Yezid el-Bestamî de ona söyle cevap verir. "Çünkü sen ibadete tapiyorsun. Allah (C.C)'a ibadet etmiyorsun! Allah (C.C)'a ibadet et ki, ibadetten lezzet alasin."
Anlatildigina göre adamin biri namaza durur, «fatiha» süresini okurken sira «iyyake na'budü (sade sana kulluk ederiz)» ayetine geldigi zaman gerçekten sirf Allah (C.C)'a kulluk ettigini içinden geçirir. O sirada gizli bir ses ona «yalan söylüyorsun, sen insanlara kulluk ediyorsun» diye seslenir. Hemen tevbe eder, insanlarla münasebetlerini keser ve yine namaza durur.
Yine sira «iyyeke na'budü» ayetine gelince ayni sesi bir kere deha duyar. «Yalan söylüyorsun, sen servetine tapiyorsun», bu sefer üzerine bütün varligini fakirlere dagitir, yine namaza durur, sira yine «iyyake na'budü» ayetine geldigi zamen gizli ses bir daha kulagina gelir» «yalan söylüyorsun, sen elbiselerinin kölesisin.»
Derhal vücudunu örtmek için gerekli olanlarin disinda kalan bütün elbiselerini fakirlere verir ve namaza durur. Sira bir daha «iyyake na'budü» ayetine gelince bu sefer gizli ses kulagina söyie seslenir, «simdi dogru söylüyorsun, gerçekten su anda sen sirf Allah (C.C)'a kulluk ediyorsun.»
Revnakul - Meranîs de der ki: «Adamin biri heybesini kaybetmis. kime verdigini bir türlü hatirlayamiyormus, bu düsünce içinde namaza durmus, namazda iken heybeyi kime verdigini hatirlamis. Selâm verince kölesini çagirmis, «falan oglu filâna git, heybemizi geri al» demis.
Köle «onda oldugu ne zaman hatirina geidi» diye sormus, adam «namazda iken» diye cevap vermis.
Bunun üzerine köle ona söyle demis, «efendim, demek ki sen Allah'in rizasi pesinde degil, heybenin pesinde imissin» Adam da saglam itikadina hürmet ederek köleyi derhal azad etmis. Bundan dolayi akli basinda olan kimsenin dünyadan gönül siyirarak sirf Allah'a kulluk etmesi, ilerisini düsünerek ahiret saadetini aramasi gerekir.
Nitekim ulu Allah (C.C.) söyle buyuruyor:
"Kim ki, Ahiret ürününü (sevabini) dilerse onun ürününü artiririz. Buna karsilik dünya ürününe (elbise, yiyecek, içecek gibi dünya lezzetlerine) talip ise ondan payini veririz, fakat onun ahirette hiç bir payi olmaz {ahiret sevgisi kalbinden çikarilir)"
(Kur-an´i Kerim / Sûra Sûresi. 20)
Böyle oldugu içindir ki, Hz. Ebubekir (R.A.) Peygamberimiz (S.A.V)ugruna kirk bin dinar açiktan ve kirk bin dinar gizlice harcamis ve sonunda kendisine hiç bir sey birakmamistir. Peygamberimizin (S.A.S.) kendisi olsun, yakinlari olsun dünyadan, onun azgin istek ve arzularindan yüz çevirmislerdi.
Nitekim Hz. Fatma (R. Anha)´in Hz. Ali (kerremeliahu vechehu) ile evlendigi zaman çeyizi debbaglanmis koç derisi bir post ile içine agaç kabugu doldurulmus deri bir yastiktan ibaretti