Kitaplar | Konular | Gençlere Öğütlerim

Münafikliktan Sakinmak

IKINCI ÖGÜT
Münafikliktan sakinmak

"Münafiklari müjdele (haber ver) ki onlara pek acikli bir azap vardir" (Sure-i Nisa 138).

Münafik, kalbinde küfür gizledigi halde, diliyle iman ettigini söyleyen iki yüzlü kimsedir. Bu iddia­mizin, belgesini teskil eden bir ayet-i celilede söyle buyrulmaktadir:

"Insanlardan öyle kimseler vardir ki, kendileri iman etmis olmadiklari halde, "Allah'a ve ahiret gü­nüne inandik" derler. Halbuki onlar inanici insanlar degildirler" (Sure-i Bakara 8).

Münafiklar, daima yön degistiren ve yalan söyle­mekten medet uman bir karaktere sahiptir. Bu sahte tavirlarinin açiga çikmasina sebep olacak bir ayetin inivermesinden dâima çekinmislerse de tînetlerinin icabini yapmaktan da uzak durmamislardir. Bu hu­susu tespit eden bir ayet-i kerimeyi birlikte inceleyelim:

"Münafiklar, kalplerinde olani kendilerine açikça haber verecek bir sürenin tepelerine indirilmesin­den daima endise ederler. De ki: "Siz maskaralik ya­padurun, Allah gocunageldiginiz seyi (zaten) meydana çikarandir" (Sure-i Tevbe 64).

Onlar, Allah'a inanmadiklari ve islâm dinini kabul etmedikleri için, ibadete yanasmazlar. Halkin ara­sinda bulunup da kaçmaya firsat bulamadiklari za­man istemeyerek ve üsenerek namaz kilmaya kal­karlar Bu hallerini ortaya koyan bir ayet-i celilede su açiklama yapilmaktadir:

"Hakikat münafiklar (akillarinca) Allah'a oyun et­mek isterler. Halbuki O, kendi oyunlarini baslarina geçirendir. Onlar namaza kalktiklari vakit üsene üsene kalkarlar, insanlara gösteris yaparlar. Allah'i (baska degil) ancak birazcik hatira getirirler" (Sure-i Nisa 42).

Peygamberimiz Hazreti Muhammed (s.a.v.) de münafiklarin mizaçlarini söyle açiklamaktadir:
"Münafigin meseli, iki koyun (sürüsü) arasinda bir defa suna bir defa da buna gidip gelen saskin ve mütereddit koyunun benzeridir" (Müslim c. 8, s. 125).


Degerli Gençler!

Münafiklar neden mü'minmis gibi davraniyorlardi? Onu açiklayalim: Müslümanlarla harp etmeyi göze alamiyorlar ve cizye vermeye yanasmiyor­lardi. Iman etmeye niyetleri olmadigindan, inanmis gibi görünüp isin içinden siyrilmak istiyorlardi. Müs­lümanlar, müsriklerle savasa kalktiginda onlar orta­dan kaybolurlardi.

Fesadi cihada tercih eden münafiklar, sivismayi savastan üstün tutuyorlardi. Iki kapili in yapan tilki; avciyi veya korktugu bir hayvani gördügü zaman diger kapidan sivisip kaçarmis. Münafiklarin mizaci da iki yüzlülüktür. Ne samimi bir imanla müminlerin safinda yer alirlar, ne de kalplerinde gizledikleri küfrü açiga koyup gayri müslimlerin arasina katilir­lar.
Münevver Gençler!

Nifak hastaligina tutulan kimselerin bazi alametleri vardir. Bir insan, kendisinin bu illete tutulup tutulmadigini anlayabilmek için, bu alametleri bilmek zorundadir. Muhbir-i sadikimiz bulunan resul-i Ekrem (s.a.v.) onlari göz önüne sermekte ve bizleri uyar­maktadir. Söyle ki:

"Münafigin alâmeti üçtür: Bir sey haber verdiginde yalan söyler, va'd ettigi zaman cayar ve (kendisine bir sey) emanet olundugu vakit hiyanet eder" (Müslim c. 1, s. 56).

Diger bir hadis-î nebevide bu alametler su ifade­lerle açiklanmaktadir: "Dört (kötü davranis) vardir. Kimde bu seyler (bulunacak) olursa hâlis münafik olur. Kimde bunlardan bir haslet (huy) bulunursa, onu terk edesiye kadar, nifaktan bir sey onda bu­lunmus olur. (Bir sey) emanet birakilsa hiyanet eder, haber verdiginde yalan söyler, sözlesme yaptigin­da magdur eder ve mürâfaa oldugunda haktan ayrilir" (Buhârî c. 1, s. 14; Müslim c. 1, s. 56).

Yalan, nifakin mayasini teskil etmektedir. Zira sö­zünde durmamakta ve haktan ayrilmakta da dolayli olarak yalancilik vardir. Bunun için Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i seriflerinde söyle bu­yurmustur:

"Üç sey kimde bulunursa o kimse oruç tutsa da, namaz kilsa da, hac ve umre yapsa da ve ben müslümanim dese de münafiktir: Haber verdiginde yalan söyler, va'd ettigin­de (sözünden) döner, (bir sey) emanet olunsa hiyanet eder" (et-Tergib ve't-Terhib c. 3, s. 594).

Allah Resulünün bir çok sirlarina varis ve vâkif bulunan Huzeyfe (r.a.) söyle demistir: "Resulullah (s.a.v.'in hayatta) bulundugu zamanda bir adam bir kelime (yalan) söylese ölesiye kadar münafik (olarak) taninmis olurdu. Ben o kelimeyi sizin biriniz­den günde on defa isitmekteyim" (Mükâsefet'ül-kulûb s. 154).

Allah Teâlâ'nin bir çok âyet-i kerimede, Re­sûlullah (s.a.v.)'in müteaddit hadis-i seriflerde evsaf ve alâmetlerini bildirdikleri münafiklardan uzak dur­malidir. Hele agzi lâf yapan münafiklar, bilgisi az olan kimseleri daha çabuk sasirtabilirler. Bu tehlikeye isaret buyuran Peygamberimiz (s.a.v.) su ikazi yapmaktadir:

"Ümmetim üzerine en çok endise ettigim korku, dil (dökmeyi) bilen münafiklardir" (Feyz'ül-kadir c. 2, s. 419).

Zamanimizin agzi laf yapan bu tip münafiklari, televizyonlarda yapilan oturumlarda, bazi ayet ve ha­disleri kendi fasit görüsleri istikametinde tevile kalki­sarak halkin zihnini bulandirmakta ve avam taba­kasini sasirtmaktadirlar. Onlar hem sapkindirlar ve hem de saptirici bir karaktere sahiptirler.

Bir sahis, ashab-i kiramdan Huzeyfe (r.a.)e gelmis ve "Ben münafik olmaktan korkuyorum" demis. Hz. Huzeyfe "Sayet sen münafik olsaydin, nifaktan korkmazdin. Çünkü münafik olan kimse (kendisini) nifaktan emin bilir." Cevabini vermis (Mükâsefet'ül-kulûb s. 154).

Bir kimse, bu gibi duygu ve davranislarin kendisinde bulundugunu anladigi zaman, tevbe sabunu ile isini, ihlâs ile içini, dogru sözle dilini, sadakatle hal ve harekâtini artirip düzeltmelidir. Ahiret saadeti­ni sefalete çevirecek ve insani hüsrân-i uhrevîye itecek münafikliktan son derece sakinmalidir.


Konular