Kitaplar | Konular | Dinlerarasi DIYALOG TUZAGI ve Dinde Reform

Sinsi Hıristiyanlaştırma çalışmaları

Son yıllarda, Hıristiyan misyonerler dozajı iyice artırdılar. Çeşitli maddi sıkıntılar içinde bulunan, depremzede gibi ihtiyaç sahibi kimselere çeşitli vaatlerde bulunularak Hıristiyan yapma gayretleri halkımızı üzmektedir. Bu, Müslüman mahallesinde salyangoz satmaktır.

Hıristiyan aleminin hızla dinden uzaklaşması, bilhassa gençlerin Hıristiyanlığın safsataları ile alay etmeleri Vatikan'ı ciddi şekilde endişeye sevketti. Hıristiyanlığın yok olmakta olduğunu görünce de son umut olarak, ekonomik yönden sıkıntıda, dini bilgisi zayıf Müslüman halkları kendilerine hedef seçtiler.

Üstelik bu faaliyetlerini İslamı karalayarak yapmaktadırlar. Demokrasilerde herkesin kendi dinini tanıtma hakkı vardır. Ancak, bu başka inançları karalayarak, menfaat temin ederek veya zorlayarak yapılırsa din ve vicdan hürriyetini çiğnemek olur. Misyonerlerin, Hıristiyanlığı yaymak için; özel okullar, hastaneler, yabancı dil öğretim merkezleri, sığınma evleri, öksüz yurtları ve pansiyonlar kurarak fakir ailelere, kimsesiz çocuklara maddi yardımlar yapmaları insan haklarına aykırıdır.

Hıristiyan alemi asırlardır, sinsi faaliyetlerle kendi dini ve kültürel değerlerinden kopardıkları Müslüman toplulukları kendilerine çekme özlemi içindedirler.İslami duyguları zayıflamış insanlara kolayca Hıristiyanlığı kabul ettirebileceklerini düşünmektedirler. Gerçekten Müslümanlar İslamiyet hakkında ne kadar bilgisiz kalır ve manevi değerlerden ne kadar uzaklaşırlarsa o kadar Hıristiyan misyonerlerin avı haline gelirler. Çünkü, İslam tarihinde dini bilen bir Müslümanın din değiştirdiği görülmemiştir.

Bunu iyi bilen misyonerler amaçlarını gerçekleştirebilmek için bir taraftan ellerindeki geniş imkanlarla İslamı yanlış tanıtmakta; Müslümanları, terörist, anarşist olarak göstermekte, bir taraftan da İslama ve Peygamber efendimize çeşitli itiraflarda bulunmaktadırlar. Böylece hem İslama ilgi duyan insanların Müslüman olmalarını engellemek, hem de dinini iyi bilmeyen Müslümanların inançlarında şüphe ve tereddütlere düşürerek onları İslamdan koparmaya çalışmaktadırlar.

Roma Katolik Kilisesi, Avrupa'ya tamamen hakim olduktan sonra dünyayı silahla Hıristiyanlaştırmaya çalıştı. Bu sebeple Haçlı seferleri düzenlendi. Haçlı orduları dalgalar halinde Müslüman ülkelerinin üzerine yürüdüler. Yapılan savaşlarla gayelerine erişemeyeceklerini anlayınca Papa ve Hıristiyan hükümdarlar bu işi barış(!) yolu ile ve tatlılıkla yapmaya karar verdiler. İşte bugünkü Hıristiyan misyonerliğinin temeli bu esasa dayanır.

Misyonerler ülkemizin kendine has özelliklerini dikkate alarak çalışmaktadırlar. Müslüman Türklerin, kendi dinlerinin yüceliği hususundaki hassasiyetleri iyi bildikleri için bu hassas konularda fırsatını düşürdükleri anda devreye girmektedirler.

Misyonerler Müslüman ülkelerdeki dini hayatın zayıflamasını fırsat bilip, bu boşluktan azami ölçüde yararlanmaktadırlar. Özellikle büyük şehirlerimizde ve Güneydoğu bölgelerimizde yoğun bir propaganda içerisindedirler. Buralardaki etnik cereyanları körüklemektedirler. Temelde birlik içerisinde yaşayan bölgenin ihmal edilmişliğini istismar ederek, onları dini yönden de yanıltarak ayrımcı girişimlerde bulunmaktadırlar.

Bu istismarı yalnız memleketimizde değil dünyanın dört bir yanında yapmaktadırlar. Afrika'da (özellikle Nijerya'da), Türk devletlerinde, Balkanlar'da; Arnavutluk'ta, Bosna- Hersek'te, Makedonya'da, Kosava'da, Bulgaristan'da, Yunanistan'da, Müslüman Türkler üzerinde baskılara, istismarlara devam etmektedirler.

Türkiye nere Nijerya nere? Arnavutluk nere Kırgızistan nere? Aralarındaki mesafeyi düşünecek olursak tehlikenin boyutu daha iyi anlaşılıyor. Hıristiyanlık propagandası, ülkeleri değil kıtaları hedef alıyor. Aynı çalışmaları Müslümanlar yapmış olsalardı dünya ayağa kalkardı. Fakat hedef Müslümanlar olduğu için kimsenin gıkı çıkmıyor.

Misyonerler her fırsatta bazı vatandaş ve soydaşlarımıza din değiştirmek karşılığında mali destek sağlayacaklarını vadetmektedirler. Bunun manası, vicdanların para ile satın alınmaya çalışılması demektir.

Ülkemizde yapılan bu faaliyetlerin yasal olmamasına, suç olmasına rağmen bu faaliyetler bütün hızıyla devam ediyor. Halbuki, ülkemizde din ve vicdan hürriyeti Anayasa teminatı altındadır. Üstelik bu faaliyetler; ekonomik düzensizliklerin olduğu istismara müsait zamanlarda vicdanlar satın alınarak yapılmaktadır.

Bütün bunlara rağmen, tolerans, hoşgörü, sevgi, barış ve kardeşlik gibi süslü sloganlarla yola çıkan Vatikan'a, Hıristiyan âlemine kim inanır? Yoksa bunlar, Müslümanları aldatılması kolay geri zekalı, ahmak kimseler olarak mı görüyorlar?


Konular