Kitaplar | Konular | Negatif Limanlar'dan Pozitif Sulara

1) Başaracağınıza İnanın

Çeşitli şirket ve kurumlarda verdiğim seminerler sırasında katılımcılara sürekli olarak başarının ve düşünmenin gökten zembille inmediğini, bunların öğrenilebilir bir disiplin olduğunu söylüyorum. Önceleri buna katılmayanlar oluyor, ancak seminer sonunda tüm katılımcılar bunun gerçekten olabileceğine inanıyorlar. Başarı ve düşünmenin öğrenilebileceği prensibini yalnızca seminerlerimde değil, tüm hayatımda uyguluyorum.

Uzun yıllar masa tenisinde sporculuk ve antrenörlük yaptım. Son zamanlarda ise yalnızca oğlumun antrenörlüğünü yapıyorum. İstanbul'da minikler masa tenisi İstanbul Şampiyonası yapılacaktı ve oğlum Ekrem, bu müsabakaya Fenerbahçe sporcusu olarak katılacaktı. Müsabaka gününe kadar ben Ekrem'e zihinsel olarak kendisini şampiyon gibi görürse sonunda şampiyon olabileceğini aşılamaya çalışıyordum. Salona girene kadar da gayet başarılı oldum. Ancak salona girdiğimizde, Ekrem bana şöyle dedi:

- Baba burada beni yenecek 4 sporcu var ve ben bunları yenebileceğime bir türlü inanamıyorum.

Müsabakalar başlamadan önce Ekrem'i yanıma çağırdım ve biraz konuşmamız gerektiğini söyledim.

- Bak Ekrem, dedim, burada seni yenebilecek yalnızca tek bir sporcu var.

Ekrem, benim gözümde rakiplerinin bire indiğim görünce sevindi ve "kim peki o sporcu?" dedi. Ben son derece yavaş ve kısık bir sesle:

- Fenerbahçe'de oynayan Ekrem Saygın adlı biri, dedim. Gülmeye başladı.

- Şaka yapma baba, dedi.

- Hayır, dedim, şaka yapmıyorum. Eğer bu soyunma odasından Ekrem'i yenerek çıkarsan, diğerleri seni asla yenemez.

15 dakikalık bir terapiden sonra Ekrem, "tamam baba," dedi, "% 90 şampiyonum." İşimiz daha bitmemişti.

- Oğlum, dedim, şu anda senin içinde seni alkışlayan 90 bin seyirci var, ama karşı tarafı alkışlayan 10 bin seyirci de az değil. Gel bütün seyirciler bizi alkışlasın.

10 dakikalık bir terapiden sonra Ekrem şöyle dedi:

- Baba % 99 şampiyonum! Evet artık çok az kalmıştı.

- Ekrem, dedim, O % l'lik negatif düşünce var ya, seni asla rahat bırakmaz ve en kritik yerde karşına çıkar. Müsabakayı kaybettirir. Gel onu da sıfırlayalım ve sen sahaya Ekrem Saygın'ı yenmiş olarak çık.

- Peki baba, dedi. % 100 şampiyonum.

Rakipleri günde 3'er saat ve her gün antrenman yapan sporculardı. Ekrem ise Anadolu Lisesi'ne gittiğinden haftada en fazla 2 gün antrenman yapabiliyordu ve o dört sporcu Ekrem'den çok daha fazla maç oynamışlardı.

Ancak Ekrem artık şampiyon olacağına inanıyordu ve benim için önemli olan buydu. İşin ilginç yanı Ekrem'in şampiyon olacağına Fenerbahçe'nin hocası Halit Hoca dahi inanmıyordu. Müsabakalar başladı. Ekrem ilk 2 turu kolay geçti. 3. turda zor bir rakip onu bekliyordu. Ama Ekrem'in kafasında yalnızca şampiyonluk vardı ve zor maçı kolay aldı.

Yarı finalde karşısında gerçekten zor bir rakip vardı, Netaşta oynayan Tolga. Haftanın yedi günü antrenman yapıyordu ve Ekrem'den çok tecrübeliydi. Haftada yalnızca 2 gün antrenman yapan Ekrem'in dışarıdan bakıldığında bu maçı alması gerçekten güçtü, ama o bunları düşünmüyordu. Kafasında tek bir hedef vardı: Şampiyonluk! Müsabakaya çıkarken kendisine teknik olarak hiçbir şey söylemedim. Sadece "bu maçı alacak mısın?" dedim.

- Tabi alacağım baba, dedi. Ben yalnız şampiyonluğu düşünüyorum!

Maça çıktıklarında Ekrem'in kendinden çok emin ve rahat tavrı rakibini çok şaşırtmıştı. Maçın çok kritik bir yerinde rakibinin çok heyecanlı oynaması, kendisinin ise düşünerek oynaması sonucu maçı kazandı. Herkes Ekrem'i ve beni tebrik ediyordu. İkinciliğin çok iyi bir netice olduğunu söylüyorlardı. Ben bunları Ekrem'in duymaması için elimden geleni yapıyordum.

Nihayet final maçına sıra geldi. Rakibi DSİ'den Ömer adlı çok iyi bir oyuncu idi. Hem Ekrem'den daha tecrübeli ve hem de çok idman yapan bir oyuncuydu. Ekrem'in yüzüne baktığımda şampiyon olacağını anladım.

Maç başladığında Ekrem çok sakin ve kendinden emin; rakibi ise çok stresliydi. Müsabaka başladı, ilk set tam bir psikolojik savaş gibiydi. Son andaki akıllı oyunu ile Ekrem seti aldı. Set arasında Ekrem'e sadece şöyle dedim:

- Maçı alacağına inanıyor musun?

- Evet baba dedi, inanıyorum!

İkinci sete başladıklarında Ekrem'in kendinden emin ve güzel oyununun yanında rakibinin çok stresli olması hatta ağlayacak gibi olması maçın kolay bir şekilde Ekrem'in tarafından kazanılmasını sağladı.

Evet, NLP'nin sihirli başarıya odaklanma kuralı yine yanılmamıştı. Salondaki tüm seyirciler ve Ekrem'in antrenörü büyük bir şaşkınlık yaşarken, Ekrem gülerek bana şöyle dedi.

- Sana %100 şampiyonum dememiş miydim baba!


Konular