Kitaplar | Konular | Muhtasar Islam Tarihi

   Daha Geniş Çapta Da'vet

Peygamber Efendimiz, kendi yakın akrabâlarını Hakk'a dâvetten sonra sıra bütün Mekke halkına gelmişti. Bir gün evinden çıkıp Safâ tepesine vardı. Orada, yüksek bir taşın üzerine çıktı. Şehâdet parmaklarını kulaklarına koyup;

"Yâ Sabâhâh! Yâ Ben-î Kureyş! Yâ Ben-î Haşim! Yâ Ben-î Fehir!

(Ey Kureyşoğulları, Ey Haşimoğulları, Ey Fehiroğulları) Koşun ey Kureyş topluluğu, size önemli bir haberim var." diye seslendi.

Bu öyle bir dâvetti ki, Fahri Kâinât'ın çağrısı, bir mûcize olarak altı saat uzaklardan duyuldu. Çünkü, Fahri Kâinât, adeta mânevi bir radyo ile konuşmuştu. Kendilerine hitâb eden, sıradan bir kimse değildi. Bir peygamberdi.

Yakından uzaktan herkes duyarak, gelip önünde toplandılar. Peygamberimiz, onlara şunu sordu: "Ben size şu dağın arkasından bir düşman ordusu geliyor desem inanır mısınız?" Oradakilerin hepsi birden semâları çınlatan bir sesle; "Evet! Evet! Evet! İnanırız. Çünkü, Senden hiçbir yalan duymadık. Riyâ görmedik. Sen aramızda doğruluğun, dürüstlüğün mücessem bir timsâlisin. Muhammed'ül Emin'sin." dediler.

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz de; "Ben size, önünüzdeki şiddetli azabın bildiricisiyim. Yüce Allah, bana en yakın akrabâlarımı âhiret azabıyla korkutmamı emretti. Sizi «Lâ ilâhe İllallâhü vahdehû lâ şerîke leh (Allahdan başka ilah yoktur. O birdir. O'nun eşi, ortağı yoktur)» diye şehâdet getirip îman etmeğe dâvet ediyorum! Ben de O Allâh'ın kulu ve Rasûlüyüm! Söylediğimi kabul ve tasdik ederseniz cennete gireceğinize taahhüt ederim. Siz «Lâ ilâhe illallah» demedikçe, ben size ne dünyâda bir fâide, ne de âhirette bir nasip sağlayabilirim, îman ediniz!" dedi.


Konular