Kitaplar | Konular | Muhtasar Islam Tarihi

   Ebrehe'nin Kâbe'ye Saldırması

Kâbe'nin, Araplar ve kutsiyetini takdir edebilen herkes yanında müstesnâ bir ehemmiyeti vardı. Kurulduğu zamandan beri uzaktan yakından pek çok insan, O'nu ziyârete gelirdi. Bu sebeple, Mekke şehri, insanların toplandığı, kaynaştığı mühim bir ziyâret yeri, ayrıca mühim bir ticâret merkeziydi. Bunu bir türlü çekemeyen, Yemen'i müstemleke edinmiş olan Habeşistan kralı Ebrehe, San'a'da [2] büyük bir binâ yaptırdı ve etrafa haberler göndererek; "Bu insanlar niye gidip Arapların Kâbe'sini ziyâret ediyorlar? Buraya gelsinler, benim binâmı ziyâret etsinler, hem ben gelenleri burada yedirip içirip, gâyet güzel ağırlayacağım" dedi. Onun bu hareketi Araplar'ın, bilhâssa Kureyş'in çok ağırına gitti. İçlerinden birkaç kişi Ebrehe'nin binâsına geldiler.

Ebrehe onlara, -kendi mukaddes binâlarını bırakarak bana geldiler diye- çok hürmet gösterdi. Yedirdi, içirdi, o gece o binâda müsâfir etti. Fakat onlar geceleyin kalkıp, binâyı kirletip, kırıp döküp gittiler.

Sabahleyin durumu gören Ebrehe kudurdu. Gidip onların Kâbe'sini yıkacağım diye karar verdi. O günün zırhlı vâsıtası yerine geçen fillerden kurulu muazzam bir ordu hazırladı. En büyük filinin adı Mamud idi. Kâbe'nin görüldüğü Cebel-i Kubeys'e (Kubeys dağına) kadar geldi. Dinlenmek için orada konakladı. Bu esnada, orada otlamakta olan Peygamber Efendimiz'in dedesi Abdulmuttalib'e âit ikiyüz deveye el koydu.

Bunun üzerine Ebrehe'nin yanına gelen Abdulmuttalib; "Burada otlamakta olan develerimi aşırmışsınız, onları istemeğe, almağa geldim, develerimi verin" dedi.

Ebrehe; "Demek benden sadece develerini istiyorsun, ben de Kâbe hakkında bana ricâda bulunacaksın sanmıştım" dedi.

Bunun üzerine Abdulmuttalib, ona; "Evet, ben develerin sâhibiyim, develerimi isterim. Kâbe-i Muazzama'ya gelince, O'nun sâhibi Hz.Allah'dır. O bilir Kâbe'sini korumasını." dedi.

Bu söz Ebrehe'nin vücudunda büyük bir titreme husûle getirdi ve hemen develeri verdi.

Abdulmuttalib develerini alıp Mekke'ye dönünce Kâbe'ye geldi. Beyt-i Şerîf-in siyah örtüsüne sarılarak ağladı. Allâh'a yalvardı: "Yâ Rabbî! Bizim elimizde o azgın Ebrehe'ye karşı koyacak güç yok, Kâbe'nin sâhibi Sensin, Beyt-i Şerîf'ini Sen koru yâ Rabbî!" diye duâ etti.

Ebrehe, konakladığı yerden ordusunu kaldırdı. Önde en büyük fil olan Mamud ve develeri Kâbe'ye doğru zorluyor, fakat Mamud ve develer yere çöküyorlar, bir türlü o tarafa gitmiyorlardı. Şam, Yemen, Irak cihetlerine döndürülünce hemen yürüyor, Kâbe'ye yöneltilince çöküyor, bir adım dahi atmıyorlardı.


Konular