Kitaplar | Konular | Muhtasar Islam Tarihi

VEDÂ HUTBESİ

Hz.Peygamberimiz Muhammed'ül Mustafa (S.A.V.) Efendimiz Hazretlerinin bindörtyüz küsür sene evvel, son haclarında îrad buyurdukları bu hutbesi [4] , insanlık târihinin en ûlvi konuşmasını teşkil etmektedir. Cihânın en muazzam inkılâbının ana hatlarını ihtivâ etmektedir. İnsan haklarını yükseltmekte, insan şeref ve haysiyetini belirtmekte, gerçek hürriyeti îlan etmektedir. Her türlü istismarcılığa, fâizciliğe, ahlâksızlığa son vermekte, beşeriyet için sûlh, sükûn, huzur ve saâdet yollarını göstermektedir. Her insan, bunu öğrenmeli, bellemeli, buna uymalı ve yaymalıdır. Kurtuluş ancak bu yoldadır.

Mevlâ-i Zülcelâl'ın beşeriyete en son ve en büyük bir hidâyet meş'alesi, bir necat rehberi olarak göndermiş olduğu Hz.Muhammed (S.A.V) Efendimiz Hazretleri, saâdet ve selâmet yollarının anahtarlarını, son olarak bir defâ daha insanlığa tebliğ ve teslim eden, cihanşumûl, bu târihî hitâbelerinde, Allâhü Teâlâ'ya hamdü senâdan sonra buyurmuşlardır ki:

Ey insanlar!

Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

Ey İnsanlar!

Bugünleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu beldeniz nasıl mukaddes bir belde ise, Rabbinize kavuşuncaya kadar kanlarınız, mallarınız, ırzlarınız da öylece mukaddesdir, her türlü taaddî ve tecâvüzden masun, birbirinize haramdır.

Ey Eshâbım!

Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hâl ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın, Benden sonra, eski dalâletlere dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız!... Bu vasiyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara tebliğ etsin. Olabilir ki bildirilen kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlayarak muhâfaza etmiş olur.

Ey Eshâbım!

Kimin yanında bir emânet varsa onu sâhibine versin. Borç mutlaka yerine verilecektir. Kiralanan şey sâhibine iâde edilecektir. Hediyeler, hediye ile karşılanır. Başkalarına kefil olanlar, kefâletin mes'ûliyetini de üzerine almış olur.

Câhiliyet devrine âit fâizin her çeşidi mülgâdır, ayağımın altındadır. Lâkin, borcunuzun aslını vermek gerektir. Ne zulmediniz, ne de zulm olununuz. Allâh'ın emri ile fâizcilik, artık yasaktır. Câhiliyyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım fâiz; Abdülmuttalib'in oğlu amcam Abbas'ın fâizidir.

Ey Eshâbım!

Câhiliyet devrinde güdülen kan dâvâları da kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan dâvâsı; Abdulmuttalib'in torunu Rebîa'nın kan dâvâsıdır. Câhiliyyetten kalan örf ve âdetler de kaldırılmıştır. Ancak, Kâbe'ye dâir sidânet (hizmetçilik) ve hacca gelenlere sâkilik yapma âdetleri bâkidir.

Kasıtla öldürülen, kısas edilecektir. Sopa ve taşla öldürülen ise kasten öldürülmüşe benzer. Sopa ve taşla öldürülenin yüz deve diyet hakkı vardır. Bunu arttıran câhiliyyet devrinin insanı gibidir.

Ey İnsanlar!

Artık şeytan, sizin şu topraklarınızda nüfuz ve saltanatını kurmak kudretini ebediyyen kaybetmiştir. Fakat, size bu saydığım şeyler haricinde, küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız, onu memnun edecektir. Dîninizi korumak için bunlardan hazer ediniz.

Ey İnsanlar!

Haram ayların yerlerini değiştirip ertelemek, inkarcılıkta gerçekten ileri gitmektir. Kâfirler böylece sapıyorlar. Allâh'ın haram kıldığı ayların sayısına uydurmak için onu bir yıl haram, bir yıl helâl sayıyorlar. Böylece, Allâh'ın haram kıldığını helâl saymış oluyorlar.

Zaman, Allah (C.C.)'nün gökleri ve yeri yarattığı günden bu yana aynı şekilde devam ediyor. Hakîkatte, Allah katında ayların sayısı, gökleri ve yeri yarattığı günden bu yana 12 aydır. Bu hakîkat, Allâh'ın kitâbında mevcuttur. Bu aylardan dördü, harem aylarıdır. Bunlardan üçü, birbirini tâkip ederler. Yalnız biri tekdir. Birbirini tâkip edenler; Zilkâde, Zilhicce ve Muharrem'dir. Cemaziyel-Âhir ile Şaban arasında bulunan Recep ayı ise tek olan harem aydır.

Ey İnsanlar!

Kadınlara hayırla muâmele etmenizi ve Allah'dan korkmanızı tavsiye ederim. Çünkü onlar emriniz altındadır. Siz kadınları Allah emâneti olarak aldınız ve onların nâmuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helâl edindiniz. Şunu biliniz ki; Sizin kadınlar üzerinde haklarınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır.

Sizin kadınlar üzerindeki haklarınız; yatağınızı yabancılardan korumaları ve müsâadeniz olmadıkça, hoşlanmadığınız bir kimsenin evinize girip, oturmasına müsâade etmemeleridir. Hiçbir kadın erkeğinin izni olmaksızın evinden bir şey harcayamaz! (Eshâbdan bâzıları; «Yemek de mi veremez?» deyince, Rasûlullah (S.A.V.) şöyle buyurdu: «Yemek insanların en üstün malıdır».) Şâyet kadınlarınız, bu yasaklardan birini yaparlarsa; onlardan ayrı yatın ve yaralamadan, berelemeden dövüp vazgeçirin. Eğer size itaat ederlerse, onların aleyhine yürümek için başka yol aramayın, daha ilerisine geçmeyin.

Kadınlarınızın da sizin üzerinizdeki hakları; mağruf olan şekliyle (şer'i ahkama göre), her türlü yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.

Kölelerinize [5] gelince; onlara yediğinizden yedirmeğe, giydiğinizden giydirmeğe dikkat ediniz. Affedemeyeceğiniz bir hata yaparlarsa asla eziyet etmeyiniz! Onları satılığa çıkarınız. Çünkü onlar da Allâh'ın kullarıdır.

Ey Mü'minler!

Sözümü iyi dinleyiniz, iyi anlayınız ve iyi muhafaza ediniz! Muhakkak ki Rabbiniz birdir. Babalarınız da birdir. Hepiniz Âdem'densiniz, Âdem (A.S) da topraktandır. Müslüman Müslümanın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler. Allah katında en hayırlınız, Allah'dan en çok korkanınızdır. Arabın Aceme, Acemin de Arapa, sarı ırkın siyah ırka, siyah ırkın da sarı ırka üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvâ iledir. Din kardeşlerinize âit olan herhangi bir hakka tecâvüz, başkasına helâl değildir. Meğer ki gönül hoşluğu ile kendisi vermiş olsun.

Haksızlık da yapmayın! Haksızlığa boyun da eğmeyin!

Ey Eshâbım!

Nefislerinize de zulmetmeyiniz. Nefislerinizin de üzerinizde hakkı vardır.

Ey İnsanlar!

Allah'dan korkun. Halîfe olarak başınıza; burnu kulağı kesik bir köle dâhi seçilmiş olsa, Allâh'ın Kitâbı'yla hükmettiği müddetçe onu dinleyin ve ona itaat edin.

Ey İnsanlar!

Allah, her hak sâhibine hakkını Kur'ân'da vermiştir. Vâris için vasiyyete lüzum yoktur. Mirasçının haricinde olanlara vasiyyetse, terekenin (geride bıraktığının) sâdece üçte biri hududunda caizdir.

Çocuk kimin döşeğinde doğmuş ise, ona âittir. Zinâ eden için mahrûmiyyet vardır. Bunların hesapları Allâh'a âittir. Babasından başkasına neseb iddiâ eden soysuz veya efendisinden başkasına intisâba kalkan nankör, Allâh'ın gazâbına, meleklerin ve bütün insanların lânetine uğrasın! Cenâb-u Hakk, bu gibi insanların ne tövbelerini, ne de adâlet ve şehâdetlerini kabul eder. Böyle bir kişiden ne mal, ne de can fedâkârlığı kabul edilemez!

Ey İnsanlar!

Her suçlu kendi suçundan bizzat kendisi mes'ûldür. Hiçbir babanın işlediği suçun cezâsını evlâdı çekemez. Hiçbir evlâdın suçundan da babası mes'ûl edilemez.

Ey İnsanlar!

Size bir emânet bırakıyorum ki siz ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız! O emânet, Allâh'ın Kitâbı Kur'ân ve O'nun Elçisinin Sünnetleridir.

Ey Mü'minler!

Allah'dan korkun! Beş vakit namâzınızı kılın! Ramazan ayındaki oruçlarınızı tutun! Mallarınızın zekâtını verin! Sizden olan emirlerinize itâat edin ki Rabbinizin cennetine giresiniz.

Ey İnsanlar!

Ben, hepinizden önce Kevser Havuzu'na varacağım. Sizin çokluğunuzla diğer ümmetlere iftihar edeceğim. Benim yüzümü kara etmeyin. Ben birtakım insanları kurtaracağım. Bir takımları da benim kendilerini kurtarmamı isteyecekler,

Ben; "Yâ Râb! Bunlar, Benim Eshâbımdandır, bunlar da «ÜMMETİM» diyeceğim.

Allâhü Teâlâ ise; "Sen, onların Senden sonra ne yaptıklarını bilmezsin!" diyecek.

Ey Nas!

Aşırı gitmekten sakının. Geçmiş ümmetlerin mahvolmalarının sebebi; dinde aşırı gitmeleri idi. Hac usullerini benden öğrenin!

Bundan sonra Rasûlülllah, uzunca DECCAL'ı anlattı. Nihâyet şöyle buyurdu:

Allâh'ın gönderdiği her peygamber, ümmetini bu Deccal ile korkuttu. Nuh ve O'ndan sonra gelen peygamberler de bu Deccal ile ümmetlerini korkuttular. Deccal sizin devrinizde çıkacak. Şâyet Deccal'ın alâmetlerinden bir kısmını bilmiyorsanız, Rabbinizi de bilmiyor değilsiniz. (Rasûlüllah bu sözü üç kere tekrar buyurdular.)

Sizce mâlûmdur ki Rabbiniz'in bir gözü kör değildir. Halbûki Deccal'ın bir gözü kördür. Onun kör olan gözü üzüm tanesi gibi dışarı fırlamıştır.

Ey Nâs!

Yarın Beni sizden soracaklar. Ne diyeceksiniz? Risâletimi tebliğ ettim mi? İlâhi vazîfemi yaptım mı?"

Bütün Eshâbı Kirâm; "Evet, yemin ederiz, Allâh'ın risâletini tebliğ ettin, vazîfeni yaptın. Bize vasiyyet ve nasîhatte bulundun. Böylece şehâdette bulunuruz." dediler.

(Bunun üzerine Rasûlü Ekrem (S.A.V.) mübârek şehâdet parmağını göğe kaldırıp sonra da cemâat üzerine çevirip indirerek;)


Konular