Kitaplar | Konular | Muhtasar Islam Tarihi

BENİ KUREYZA GAZASI

Hendek harbinden sonra derin bir nefes almağa başlayan Müslümanlar, Rasûlüllah ile evlerine dönüyor, hepsinin ağzında zafer nağmeleri dolaşıyordu. Rasûlü Ekrem evine gelip kılıcını ve zırhını henüz çıkarmıştı ki Cebrâil (A.S.) geldi. "Biz harp elbiselerini çıkarmadık, Sen de çıkarma. Beni Kureyza'ya git! Yeryüzünü onlardan temizle..." dedi.

Peygamber Efendimiz, tekrar silahlandı. Bilal-i Habeşi'yi çağırarak O'na şöyle nida etmesini söyledi: "Allâh'ın emrine itaat edenler ikindi namazını Benî Kurayza bölgesinde kılsın."

Bilâl, Rasûlü Ekrem'in ne demek istediğini anlamış, hemen dışarı çıkarak cadde cadde nida etmeğe başlamıştı.

Allah yolunda her zaman hazır olan Müslümanlar, bu sesi duyar duymaz, derhâl silahlarını kuşanarak toplanmışlardı. Peygamber Efendimiz sancağı Hz.Ali'ye verdi ve Kureyza'ya doğru süratle yürüdüler.

Kurayza kâbilesi, Müslümanları böyle görünce, Allah onların kalbine bir korku verdi. Ok atarak mukabele etmeğe başladılar. Fakat, Müslümanlar herşeye rağmen onların kalelerini kuşattı. Böylece 25 gün muhasara altında kaldılar. Sonra benî Nâdir kabîlesinin yaptıkları gibi silahlarını bırakmak şartı ile mal ve canlarını alarak memleketlerini terk etmeğe râzı oldular.

Fakat, Allah Rasûlü onların bu isteklerini kabul etmedi. Çünkü, Hz.Allah onlar hakkında idam hükmünü vermişti. Onların niyetleri Müslümanların kökünü kazımaktı.

Benî Kurayza, Peygamberimiz'den, Evs kabîlesinden Ebû Lübabe'nin istişâre için yanlarına gönderilmesini istediler. Bunun üzerine Ebû Lübabe, gönderildi. Ebû Lübabe, Medîne yahûdîlerinden Müslüman olmuş servet sâhibi bir kimse idi. Peygamberimiz, kendisine kıymet verirdi. Peygamberimiz, Ebû Lübabe'yi gönderirken; "git onlara Allah ve Rasûlü için nasihat et." buyurdu.

Ebû Lübabe, kale kapısından yanlarına vardı.

Kureyza yahûdîleri O'na; "Yâ Eba Lübabe! Sen ne dersin? Muhammed bize, «benim hükmüm ile kaleden dışarı çıkın!» dedi" dediler.

Ebû Lübabe de onlara nasihat etti. Fakat, bu arada bir eliyle sakalını bir eliyle de boğazını tutarak, «başınızı keser bilmiş olasınız» diye, harbetmelerine işâret etti.

Fakat, onun bu hareketi bir nevi ihanetti. Sonra çok pişman oldu. Medîne'ye gelerek kendini Mescidi Nebevi'nin direğine bağlayarak affolunmadan hiçbir şey yemeyeceğini, içmeyeceğini söyleyip ağlayıp, Allâh'ın hükmünü bekledi.

Nitekim bu samimi tövbesi affına vesîle oldu. Hakkında Kur'ân-ı Kerim'de şu ûlvi âyet nâzil oldu: "Onlardan diğer bir kısmı da günahlarını itiraf ettiler. Onlar iyi bir ameli başka bir kötü ile karıştırmışlardır. Olur ki Allah onların tevbelerini kabul eder. Çünkü, Allah hiç şüphesiz çok yargılayıcı, çok esirgeyicidir." (Sûre-i Tevbe, âyet 102.).

Allâh'ın Rasûlü, Benî Kurayza'nın yaptıklarını hüküm vermek üzere, Evs kabîlesinin reislerinden Sa'd ibn-i Muaz'ı hakem olarak seçti. Sa'd da Hendek Harbinde yaralanmış, kendisi mescidde tedavi ediliyordu. Sa'd ibn-i Muaz, Benî Kurayza'nın ihanetine hükmetti ve haklarında şöyle karar beyân etti: "Erkek yahûdîler îdam edilecek, kadınlar ve çocuklar esir olacak. Malları ganîmet olacak".

Peygamberimiz O'na; "Ey Saad! Aynen Allâh'ın hükmünü verdin." dedi. Kararından memnun oldu.

Benî Kureyza yahûdîlerine bu hüküm hemen tatbik edildi. Onlardan kalan ganîmet, 1500 kılınç, 300 zırh, 1000 mızrak, 500 kalkan ve ok, koyun, deve ve diğer bâzı mallardır.


Konular