Kitaplar | Konular | Muhtasar Islam Tarihi

   Harp Mübâreze İle Başladı

Mübârezeye [2] ilk olarak müşriklerden, Rebiaoğulları Utbe, Şeybe ve Utbe'nin oğlu Velid çıktılar. Bunlara karşılık, Müslümanların saflarından birçok sahabinin çıkmak için ileri atılmaları üzerine Peygamber Efendimiz, üç kişiye karşı sâdece üç kişinin çıkmasını emretti. Bunun üzerine Beni Neccardan ve Ensardan olan Afrâ namındaki hanımın oğulları, Ensar gençlerinden Avf ile Muaz ve bir de Abdullah ibn-i Revvâha çıktı.

Utbe onlara sordu: "Siz kimsiniz, kimlerdensiniz?"

Onlar da adlarını, şanlarını teker teker saydıktan sonra karşılık verdiler; "Ensardanız! Allah Rasûlü'nün Medîne yardımcılarındanız!" dediler.

Utbe; "Bizim sizinle işimiz yok." deyip bu üç kişiyi reddettiler. Bunun sebebi de, karşılarındaki insanları aşağılık görmeleri idi. Medîneliler ziraatla, Mekkeliler ise ticâretle uğraştıklarından, Medînelileri hep küçümserlerdi.

Müşrik mübârizler, yüzlerini Peygamber Efendimiz'e çevirerek; "Yâ Muhammed! Bize kendi içimizden (Mekkelilerden) kendi kanımızdan adam çıkar!" diye bağırdılar.

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz çok celallendi. Hemen; "Kalk yâ Ubeyde! Kalk yâ Hamza! Kalk yâ Ali!" buyurarak, Onların, üç müşriki susturmalarını istedi. Üç yiğit ayağa kalkarak onların yanına doğru yürümeğe başladı. O vakit Hz.Ubeyde 63, Hz.Hamza 58, Hz.Ali 21 yaşlarında idi. Düşmanı susturmak, onların ya Müslüman olmalarını sağlamak veya İslâma attıkları iftiraları kendilerine yalatmak üzere, düşmana doğru ilerlediler. Bu üç kişi Arap âleminin en cesur savaşçı kişileri idi. Hz.Hamza ve Ubeyde İslâmdan önce Arablar tarafından da takdir edilen kimselerdi. Hz.Ali ise, Allâh'ın arslanı idi. Üçü de meydana çıktıkları zaman âdet üzere isim ve şöhretlerini söylediler. Zâten Allâh'ın bu üç arslanını tanımayan da yoktu.

Meydandaki üç müşrik, kalabalığa doğru dönerek; "Tam bunlar bizim dengi-mizdir. Biz bu üç kişi ile kılınç sallarız." diye bağırmağa başladılar.

Artık onları durdurmak için hiçbir sebeb kalmamıştı. Mübâreze başladıktan sonra, yapılan darbeleri teşvik amacıyla her iki taraftan da sesler yükseliyor, takdirlerle, Allah, Allah sesleri gökyüzünü kaplıyordu.

Müslüman mübârizlerin en yaşlısı Hz.Ubeyde, Utbe ile; Hz.Hamza, Şeybe ile; Hz.Ali de, Velid ile karşılaştılar. Hz.Hamza ve Hz.Ali rakiplerini îmânın savurduğu birer kılınç darbesiyle hemen hakladılar, devirdiler. Hz.Ubeyde, Utbe ile birbirine hamleler yapıyorlardı. Amma yaptıkları hamleler ihtiyarlıkları dolayısıyla yerini bulmuyordu. Hz.Ubeyde aynı kuvvet hamlesiyle kılıncını savururken düşmanıyla beraber kendisi de dizinden yaralandı. İşlerini bitiren Hz.Ali ve Hz.Hamza hemen atıldılar. Utbe'nin de işini bitirdiler. Hz.Ubeyde'yi omuzlarından tutup Peygamber Efendimiz'in yanına getirdiler.

Hz.Ubeyde'nin ayağından kanlar akıyordu. Bu mübârek zât ayağının ağrısını unutmuştu. Rasûlüllah'a; "Yâ Rasûlallâh! Ben şehid miyim?" diye sordu.

Kâinâtın Efendisi; "Evet" dedi. Ayağına bakarak, "Senin yerin cennettir" dedi. Bunun üzerine Ubeyde'nin yüzü güldü.


Konular