Kitaplar | Konular | Muhtasar Islam Tarihi

   Medînelilerin Peygamberimizi Müsafir Etmek İçin Yarışı

Sâlim ibn-i Avf oğulları âilesinden İtban ibn-i Mâlik ve Abbas ibn-i Ubâde, Rasûlüllah'ın devesi Kusvâ'nın önüne geldiler; "Yâ Rasülellah! Bizim yanımızda otur. Biz çok sayılı, hazırlıklı, emrine âmâde bir topluluğuz!" dediler.

Rasûlüllah gülümseyerek; "Hayra erin, deveye yol verin! Ona, gideceği yer buyurulmuş, duyurulmuştur!" dedi.

Yol verilince deve, Beyazaoğullarının hizasına kadar gitti. Beyazaoğullarından Ziyad ibn-i Lebîd ile Ferve ibn-i Amr gelip, onlar da aynı şekilde; "Yâ Rasûlellah, bize buyur, biz çok sayılı, hazırlıklı, emrine âmâde, seni koruyup savunabilecek kudrette bir topluluğuz!" dediler.

Rasûlü Ekrem, yine gülümseyerek; "Hayra erin! deveye yol verin! ona, gideceği yer buyurulmuş, duyurulmuştur!" dedi.

Yol verdiler. Deve, Sâideoğullarının evini geçeceği sırada Rasûlü Ekrem Efendimiz'in hânelerini teşrif etmesini çok arzu eden Sâideoğullarından Sa'd ibn-i Ubâde ile Münzir ibn-i Amir devenin önüne gerildiler, yine onlar da aynı şekilde; "Yâ Rasûlellah! Bize buyur!, biz, çok sayılı, hazırlıklı, emrine âmâde, Seni koruyup savunabilecek kudrette bir topluluğuz!" dediler.

Ancak, Peygamber Efendimiz yine gülümseyerek; "Hayra erin! deveye yol verin! ona gideceği yer buyurulmuş, duyurulmuştur!" dedi.

Yol verdiler. Hülâsa müsâfir etmek için Eshâbı Kirâm birbiriyle yarışıyor, hatta bâzıları devenin durmasını, evlerine sapmasını temin için hemen evlerinin önüne deve yiyeceği koyuyorlardı. Fakat o mübârek deve, hiçbirine iltifat etmiyor, şehir içinde kendisine ilham olunan yere doğru aheste aheste ilerliyordu.

Nihâyet, Peygamber Efendimiz'in Kusvâ adlı devesi Neccaroğullarının evine kadar gitti ve Peygamberimiz'in bugünkü Mescidlerinin bulunduğu yere çöküverdi. Burası o zaman Neccaroğullarından Sehil ve Süheyl adlarında iki yetim çocuğa âit hurma kurutma yeri idi. Deve çöktüğü zaman Peygamber Efendimiz onun üzerinden inmedi. Deve, ayağa kalktı. Rasûlü Ekrem, yine onun yularını serbest bıraktı. Deve biraz yürüdükten sonra, birden bire arkasına dönüp ilk önce çöktüğü yere kadar geldi. Oraya tekrar çöktü ve kalkmadı. Boynunu ve göğsünü yere uzatıp böğürmeğe ve deprenmeğe başladı. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz; "İnşaallah menzilimiz burasıdır!" diyerek deveden indi.

O sırada, Ebû Eyyüb Hâlid ibn-i Zeyd el Ensârî ile zevcesi de oraya koşup gelmişlerdi. Ebû Eyyüb devenin palanını ve yükünü üzerinden indirdi. Yüklenerek büyük bir sevinç ve coşku ile evine götürüp koydu.

Peygamber Efendimiz'in devesi, Hâlid ibn-i Zeyd el Ensârî'nin evinin yanında çökünce, Neccaroğullarının küçük kız çocukları def çalarak çıkmışlar; "Biz, Neccaroğullarının kızlarıyız! Muhammed'in hısımlığı, komşuluğu ne hoş, ne mutlu!" diyerek, neşîdeler okumağa başlamışlardı.

Peygamber Efendimiz onlara; "Beni seviyor musunuz?" diye soruyor,

Onlar da; "Yâ Rasûlellah! Seviyoruz! Seviyoruz!" diyorlar,

Peygamberimiz de; "Allah biliyor ki: Vallâhi, ben de sizi seviyorum! Vallâhi, ben de sizi seviyorum! Vallâhi, ben de sizi seviyorum!" diyerek kasemle, te'kidle onlara mukabelede bulunuyordu.


Konular