Kitaplar | Konular | Kalplerin Keşfi

Yine Dünyayi Zem Hakkinda

Ariflerden biri der ki: «Ey insanlar! Amellerinizi düsünerek tasinarak isleyin. Hiç bir zaman Allah korkusunu kalbinizden çikarmayin.

Uzak vadeli emeller ile oyalanarak ölümü unutmayin. Dünyaya sakin bel baglamayin, çünki o gayet aldatici ve gaddardir, üstten bakarak gözünüzü boyar, bos vaadler ile aklinizi basinizdan alir, süslenip puslenerek kendisine talib çeker.

Böylece alimli bir gelin gibi ortaya çikar. Böylece bakislar ona dikilmis,
kalbler ona tutuimus, nefisler ona âsik oiur.

Oysa nice âsikinin kanina girmis, nice ona gönül baglayani yüzüstü brrakmistir. Ona gerçegin gözü ile bakin. O sayisiz belâlarin yurdudur ve onu bizzat yaraticisi horlamistir.

Onun yenisi yipranir, mülkü elden gider, ileri geleni itibardan düser, çogu azalir, sevgisi ölür, iyiligi kaybolur.

Gaflet dalginligindan gözlerinizi açiniz Allah (C.C) hayrinizi versin gün gelir sizin için «Falanca rahatsizdir» yahut «agir hastadir. Acaba iyilesmesinin çaresi var mi? Yahut onu doktora mi gösterelim» denilmeden uykunuzdan uyanin. Sonra senin için doktor çagrilir, fakat iyilesmene umut kalmadigi görülür. O zaman «falanca vasi yerini yapti mali «saydi derler. Sonra dili agirlasti dostlari ile konusamiyor, komsularini tanimiyor» denir.

Bu arada alnindan terler bosalir, arka arkaya iniltileri duyulur, yaklasan akibetini kestirmeye baslarsin, gözlerin fal tasi gibi açilip sabit bir noktaya dikilir, tahminlerinin gerçeklesmek üzere oldugunu sezersin, dilin pelteklesir, kardeslerin ve yakinlarin aglamaya baslar. «Bu oglun falancadir, su da kardeslerin filancadir» diyerek sana yanibasindakiler takdim edilir, ama artik konusmaktan alakonmussundur, konusamaz bir dilin mühürlenmistir.

Arkasindan ilâhî hüküm üzerine iner, canin bedeninden sonra göklere çikarilir.
O zaman yakinlarin basinda toplanir, kefenini hazirlarlar, ölünü yikayip kefene sararlar. Artik gidenin gelenin olmaz, seni kiskananlar rahatlar yakinlarin mirasini paylasmaya koyulur, sen ise amellerin ile basbasa kalirsin



Ariflerden biri bir sultana söyle der:

\"Dünya en cok hor görmesi gerekenler, bolluk icinde yüzenler ve orada her istedigini elde edenlerdir.

Cünki her an malin varligini altüst edebilecek teskilat ve düzenin bozacak, saltanatini temellerinden yikacak bir felaketin bas göstermesini yahut vücuduna bir hastalik mikrobu sizarak yataga düsmeyi, yakinlarindan kiskancliga esirgedigi bir varligindan ansizin ayri düsmeyi bekleyebilir.

O halde horlanmya en layik olan neslelerin basinda dünya gelir. Cünki o verdigini yine alir, bagisladigini geri ister. Birinin yüzüne gülerken ayni anda baskasina göz kirpar, biri icin icin aglarken az sonra ona karsi gülenlere katilir, daha simdi vermek icin uzattigi eli göz yumup acasiya kadar geri almak üzere uzatir, bugün basima tac kondurdugu kimsenin yarin mezarini kazar.

Kimin gittigi, kimin kaldigi onun icin önemli degildir. Kalani gidenin halefi olarak benimser, herkesi herkesin yerine kabul eder.\"

Hasan ül-Basri, halife Ömer ibni Abdulaziz,e (r.A) yazdigi bir mektupta der ki:

\"Dünya gecici bir konak yeridir, devamli bir ikamet yeri degildir. Allah (C.C) Hz.Adem (A.S)´i cennetten buraya ceza cekmek üzere indirmistir. Buna göre, ya emirel-mü´minin, ondan sakin.

Her an yeni birinin kanina girer, onun gözünde yücelten perisan olur, onda mal biriktiren fakirlesir. O öldürücü oldugunu bilmeyenler tarafindan yutulan bir zehir gibidir. Bu zehir öldürür.

Orada yarasini tedavi eden gibi ol, yarali uzun süreli izdiraptan cekinerek kisa süreli nöbetleri göze alir, uzun zaman hasta kalmamak icin kisa bir müddet icin tedavinin acisina katlanir.

Bu insafsiz aldatici ve bastan cikarici gaddardan sakin. O hile ile süslenir, kof bir calimla karsisindakini bastan cikarir. Emeller ile insanin ruhuna sizar, talipleri oyalar.

Böylece alimli bir gelin kiligina girer. Bütün gözler ondadir, kalbler ona hayrandir, nefisler ona tutkundur. Oysa hic bir esini sevmez. Ne kalan, gidenin halinden ibret alir ne bir önceki simdikini yolundan alakoyar ve nede Allah (C.C)´i taniyan onun hakkinda bildirilen nasihatlere uyar.

Ona tutulanlar, onunla ilgili bir dilegini ele gecirmis ise calimindan gecilmez,
iyice bastan çikarak Âhireti hatirindan siler, düsüncesini ona acar. Fakat günün birinde ayagi kayinca neaameti büyük, hayiflanmasi agir oiur. Ölüm krizleri ve acilari, basina üsüsür.

Onun tutkunlari hic bir zaman onunla ilgili amaçlarina ulasamazlar, yorgunluktan hic kurtulamazlar, oradan sonunda aziksiz cikarak ve kendilerine yuva hazirlaamadiklari bir âieme ayak basarlar.

Aman kendini sakin ondan, yâ emirel mü´minin. Ona elinden geldigi kadar mesefeli davran, ondan mümkün oldugu kadar uzak dur. Çunki dünya tutkunlari ne zaman bir sevince guvenseler o onlari bir kötülüge sürukier. Orada halka zararli olanlar ne yaptiklarinin farkinda olmadan calim satarlar. Ondan yarar saglayanlar insansiz ve zararlidirlar.

Onun bollugunun arkasi beladir, orada kalmak yok olusa dogru adim atmaktir. Onun sevinci hüzün ile karisiktir. Orada sirtini donup giden bir daha geri gelmez. Gelecegin ne oldugu bilinmedigi için hep yalanci ümitlerini ve batil emellerini bekler.

Arzulari yalanci, emelleri bos, katiksizi bulanik, coskunlugunun sonu hayal kirikligidir. Akli basinda ve önünü gören herkes orada her zaman endise içindedir, elindeki varligin kaçacagindan endiseiidir. Gelebilecek belânin her an korkusu altindadir.

Eger yaraticisi onun hakkinda hic bir bilgi vermemis, hic bir örnek gösterip kullarini uyarmamis bile olsaydi, dünyanin kendisi uyuklayani kendine getirmeye ve uyanani uyandirmaya yeterdi.
Oysa Allah (C.C), ondan sakinmayi bildiren bir cok âyet indirmis ve onun mahiyetini açiklayan çesitli nasihatler vermistir.

Allah (C.C)\'in nazarinda onun hic bir kiymeti yok. YarAtilaberi onun tarafina bile bakmIs degil. Allah (C.C) onun bütün anahtar ve hazinelerini mülkünde bir sivrisinek kanadi bile eksiLtmeksizin Peygamberimize (S.A.S.) takdim etti de O kabul etmedi.

Bunlari sana hatirlatiyorum ki, Allah (C.C)\'in emirlerine karsi gelmeyesin, yaraticisini hoslanmadigina (dünyaya) muhabbet bagiamayasin, veya sahibinin alçak saydigini degerli görmeyesin.

Deneyden geçip derece kazansinlar diye Allah (C.C) dünyayi saliherden kisti, aldanip kof calimlar satabilsin diye de onu düsmanlarinin önüne serdi. Dünyaya aldananlar, orada kendilerini güçlü görenler, onun kendilerine bagislanmis seref kazandirici bir armagan sanirlar ve Allah (C.C)\'in karnina açliktan tas baglayan Peygmber (S.A.V)\'imizin bu hareketine ne mukabelede bulundugunu unuturlar.



Rivayete göre Allah (C.C) Hz. Musa\'ya buyurmustur ki:

«Sana dünya varligini yönelmis görürsen, \"bu isledigim bir kusurun pesin verilmis cezasidir\", de. Fakirligin sana dogru geldigini görürsen, sâlihler gibi hos sefa geldin!» de.



Eger dilersen sözün ve ruhun sahibi o\'an Hz.Isa (A.S)\'ya uyarsin, o söyle derdi:

«Katigim açlik düstûrum Allah (C.C) Korkusu, elbisem kaba isleme, kisin isi kaynagim günesin dogusu, kandilim ay, binegim ayaklarim, yiyecegim ve meyvem toprakta yetisenler, aksam olur bir seyim yok. Sabah olur yi­ne bir seyim yoktur. Fakat yeryüzünde benden zengin bir kisi de yok.»

Vehb Ibni Münebbih (R.A.) der ki; «Allah (C.C) Hz. Musa ile Harun\'u (aleyhimüsselâm) Firavun\'a gönderdigi zaman onlara söyle buyurdu:



\"Onun dünya kiliginin göz kamastirIcIligi sizi ürkütmesin. Alni elimdedir, benim iznim olmadan ne konusabilir, ne gözünü kirpabilir ve ne de nefes alip verebilir.

Içinde yüzdügü bol dünya nimetleri de gözlerini kamastirmasin. Cünki onlar dünya hayatinin mevsimlik yesilligi, yolunu sapitanlarin nimetidir. Eger Firavun sizi görünce sizdekinin benzerine kavusmaya gücünün yetmeyecegini anlayacagi derecede size dünya zineti vermek istemem verirdim.

Fakat böyle olmanizi istemedim ve sizi, böyle bir yola koyulmaktan alakoydum. Ben dostlarima hep böyle yaparim. Müsfik bir çoban sürüsünü tehilkeli yerde nasil otlamaya koymazsa ben de onlari dünya zevklerine kapilmaktan öyle korurum. Sefkatli bir çobanin devesine yesilliksiz bir konakta konak vermekten esirgedigi gibi ben de onlari dünya nazlarindan uzak tutarim.

Elbette bu tutumum, dostlarima önem vermedigimden degildir, tersine benim cömertligimden paylarini tam olarak ve selâmet içinde doyasiya alabilsinler diye onlara karsi böyîe davraniyorum.

Dostlarimin bana karsi zinetleri kalblerinde kökleserek vücûdlarinin her azasinda açiga vuran alçak gönüllülük, Allah (C.C) Korkusu, kaib durulugu ve takvadir. Bu onlarin giydikleri elbise, takindiklari nisan, etkilendikleri duygu, kazandiklari kurtulus, özledikleri iyi dilek, övündükleri san ve hemen taninmalarini saglayan simadir.

Onlar ile karsilastiginda kendine çekidüzen ver, dilini ve kalbini onlar karsisinda mütevazilestir. Bilesin ki, benim dostlarimdan birini korkutan kimse, bana savas açmis demektir. Sonra Kiyamet Günü Ben, ondan intikamimi mutlaka alirim.





Bir gün Hz. Ali (K.V.) su hutbeyi okudu:

«? Bilesiniz ki, siz bir gün öleceksiniz, öldükten sonra dirileceksiniz, dünyada islediginiz ameller didik didik incelenecek ve onlarin karsiligini göreceksiniz.

Dünya hayati sizi aldatmasin. Cünki o belâya bürünmüstür, geçiciligi ile taninir, gaddarlik en bilinen özelligidir. Oradaki her sey batmaya dogru yol alir. O dünyalilar arasinda ondan ona geçer, biri tarafindan digerine atilir.

Hiç bir hak istikrarli degildir, ansizin çöken belalardan korunmak elde degildir.
Orada nefsî arzularina kapilarak basibos yasamak Allah (C.C) tarafindan kinanmistir, bollugu devamsizdir. Insanlar, dünyanin ok atacagi birer hedeftir, onlari teker teker ölüm tuzagina düsürür. Herkesin oradaki süresi bellidir, payi ölçülüdür.

Ey Allah\'in kullari! Biliniz ki, bu dünyada sizin durumunuz sizden önce gelip geçenlerden farkli degildir. Onlar sizden daha uzun yasamislar, sizden güclü hâkimiyetler kurmuslar, sizinkilerden daha evler yapmislar ve daha dayanikli eserler dikmislerdir.

Fakat günün birinde uzun yillar yankilanan eserleri kesildi, duyulmaz oldu, kemikleri çürüdü. Muhtesem kaideli köskleri harabeye dönüstü. Izleri silindi. Etrafi surlar ile çevrili kösklerden, ipekli yataklardan, koltuk yastiklari arasinda ayrilarak lâhid ile örtülü, üzeri taslar ile kapatilmis zemini çakilli mezarlara tasindilar.

Mezarliklari eski konaklarina yakindir, fakat içindekiler yapayalnizdir, mâmurlelerde oturanlara, onlar yabancidir, eski yerlerinde yeni sakinleri onlan düsünmez bile. Onlarin senlikle bir ünsiyetleri kalmamistir artik.

Yakin yerlerde oturmalarina ragmen, aralarinda dost ya da komsular gibi karsilikli girip çikma yoktur. Aralarinda nasil komsuluk münasebetleri olabilsin ki, eskileri gecen günlerin degirmen tasi un gibi ögütmüs, böcekler ve toprak vücûdlarini yemistir.

Bir zamanlar yasiyorken artik sadece ölüdürler, canliligin parlakligindan sonra simdi kupkuru kalintilardan ibaret kaldilar, yakinlarini ansizin kayip verme acisinda bogarak toprak altina göçtüler, heyhat yine heyhat ki, artik geri dönecek degildirler!

Kur\'an-i Kerim\'in ifadesi ile onlar hesabina geriye dönüs «asla mümkün olmayan ölünün agzindan çikmis gerçeklesmeyecek bir sözdür. Tekrar dirilecekleri güne kadar geçit vermez bir engelin ardindadirlar.»

Sanki sözde onlarin verdigi cürüme evine varmissiniz, o barinakta birlesmizsiniz. o toprak yataga siz de yakalanmissiniz, kendinizi öyle sayiniz. Her seyin içyüzü gözlerinizin önüne serilse, mezarlar degilse kalblerdeki sakli duygular ortaya çikarilsa ve islediklerinizin hesabini vermek üzere Allah (C.C)\'in huzuruna dikilseniz, kalbier islenmis günâhlar karsisinda yuvalarindan firlayacak kadar hizli vurmaya baslasa, her türlü perdeler ve peçeler ortadan kalkarak ayip ve sirlar meydana dökülse haliniz nice Olur!

O zaman herkes islediginin karsiligini görecektir. Nitekim ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:







«? Kötülük isleyenler yaptiklarinin cezasini mutlaka görecekler, iyilik isleyenler elbette iyi mükâfat göreceklerdir.»

(Zilzal Sure-i Celilesi. 7?8)



Yine ulu Allah {C.C.) söyle buyuruyor:







«? Defter ortaya konmustur. O zaman günahkarlarin onda yazili olanlardan ürktüklerini görürsün. «Vay basimiza gelene! Ne biçim defterdir bu kî, küçük büyük, hiç birini birakmadan hepsini saymis» Onlar bütün istediklerini önlerinde bulurlar. Çünki Rabb\'in Hiç bir kimseye kat\'iyyen haksizlik etmez.»

(Kehf Sure-i Celilesi 49).



Allah {C.C.)\'a bizi ve sizi Kitab\'ina göre amel edenlerden, dostlarinin yolundan ayrilmayanlardan ve sonunda fazileti iie bizi ve sizi cennete yerlestirdiklerinden eylemesi için dua ederiz.

Ehü Hikmetten bir zat der ki, «Günler birer ok ve insanlar birer hedeftir. Dünya her gün durmadan üzerine ok yagdirir. Vücûdunun her yerini kaplayacak sekilde gündüzler ve geceler seni delik desik etmektedirler. Gündüzlerin üzerine düsmesi ve gecelerin sana dogru yürümesi karsisnda nasil sagligini koruyabilirsin.

Günlerin üzerinde meydana getirdigi eksiltmeleri acikça görebilseydin, girdigin her yeni günden ürkerdin, zamanin geçisi sena agir bir iskence gelirdi. Fakat Allah {C.C.)\'in tedbiri ferdi hislerin tedbirinin üzerindedir.

Dünya nazlarinin duyulmasi, ancak onun sikintilarini unutarak, görmezlikten gelerek mümkündür. Aslinda dünya macun haline getirilmis öd agcindan daha acidir. Görünür gelismelerini degerlendiren basiretli kimseler dünyanin kusurlarini saymakla bitirememislerdir. Aslinda onun sasirtici cilveleri, nasihat veren basiretli insanlarin idrak seviyesini de asar. Allah {C.C.)\'in, bize dogru yolu buldur.»

Yine ehli hikmetten bir zat dünyayi tasvir ederken der ki;

«Dünya, içinde bulundugun andir. Cunkü geçmisi «anliyamazsin. Henüz gelmemis olan hakkinda zaten bir bilgin yok. Zaman, gecesinin gelecek heberini verdigi bir gündür.

Dünyanin gelismeleri insani durmadan degistirir ve kesiltir. Zaman topluluklari dagitmak, düzenleri bozmak ve firsatlari elden ele tasimakla görevlidir. Özlemler uzak. ömürler ise kisadir. Her seyin sonu Allah {C.C.)\'a dayanir.»

Halife Ömer Ibni Abdülaziz (R.A.) hutbelerinden birinde cemaate söyle seslenir.

«Ey insanlar! Sizlerin yaradilisi öyle bir sebebe deyanir ki, ona inanirsaniz ahmaksiniz, onu yalanlarsaniz helake gidersiniz.

Sizler burada ebediyyen kalmak için yaratilmis degilsiniz, bir yurttan diger yurda tasinmak üzere yaratildiniz.

Ey Allah {C.C.)\'in kullari! Simdi öyle bir yurtta yasiyorsunuz ki, yemeniz ve içmeniz sikintilara katlanmaniza baglidir, elde ettiginiz her sevindirici nimet, baske bir nimetin hosunuza gitmeyen ayriligina karsiliktir. Nereye dogru yol sldiginizi ve ebedî yurdunuzu iyi ögrenin.»

Son cümleler üzerine aglamasi siddetlenen Ömer Ibni Abdülaziz sözlerine devem edemeyerek kürsüden indi.

Hz. Ali (K.V.) bir hutbede cemete söyle seslenir. «Ey mü`minler, size Allah {C.C.) korkusu ile sizi terk eden dünya pesinden kosmamayi tavsiye ederim. Siz onun pesinden kosmak isteseniz de o sizi yüzüstü birakiyor.

O vücûdunuzu günden güne yipratirken siz kendinizi tazelemek sevdasindasiniz.
Dünya ile sizin misaliniz belirli uzakliktaki bir yere varmak üzere yola koyulan bir kafilenin yolculugun basinda iken kendisini hedefe varmis ve bir sey ögrenmeye koyulan talebenin daha ilk adimda kendisini gereken bilgiyi elde etmis saymasina benzer.

Oysc ki, hedefe varmak için kim bilir ne kadar zaman geçmesi gerekir, bunun gibi kim bilir kimin yasayacak günü vardir de o dünyada kalacak.
Dünyanin tez canli isteklileri, oradan ayrilacaklari güne kadar pesinden kosarlar. Dünyanin
sikinti ve acilarina üzülmeyin, çünki bir gün son bulurlar. Onun nimet ve sevinçlerine de sevinmeyin, cünki günün birinde elden giderler.

Ölüm kendilerini kovalarken dünya pesinden kosanlarla ve her hareketi sikica gözetildigi halde davranislarinin akibetini umursamayan kimselere sasiyorum.



Muhammed Ibni Hüseyin (R.A.) der ki; «Fazilet, ilim, irfan ve edep sahipleri Allah {C.C.)\'in dünyayi önemsiz tuttugunu, onu dostlarina lâyik görmedigini, nezdinde onun önem ve deger
tasimadigini Peygamber\'imizin (S.A.S.) de ondan uzak durdugunu, sahâbilerine ona tutusmaktan sakinmayi tavsiye ettigini ögrenince dünyada az yediler, Âhiret için cok harcadilar. Orada kendilerine gereken kadarini alarak, oyalayacak taraflarina yanasmadilar.

Edep yerlerini örtecek kadar giyindiler, açliklarini giderecek kadar yediler. Dünyaya geçici gözü ile Ahirete ise kalici gözü ile baktilar. Yolcular gibi kendilerine azik hazirladilar. Dünyalarinin yikimi pahasina Âhireti imar ettiler. Bir gün gözleri önüne dikileceginin suuru içinde kalbleri ile Âhirete baktilar. Bir gün oraya vücûdlari ile göçeceklerinin kesin bilgisi altinda daha yasarken kalbleri ile Âhirete göçtüler. Az didindiler, uzun zaman geçindiler.
Bütün bunlari Allah {C.C.)\'in tevfiki sayesinde yaptilar. Allah {C.C.)´in onlar için sevdiklerini sevdiler hoslanmadiklarindan hoslanmadilar.


Konular