Kitaplar | Konular | Dost Kazanma ve insanlari Etkileme Sanati

3. İnsanlara İsimleri İle Hitap Edin

1898 yılında New York'un köylerinden birisi olan JL Rockland County'de kötü bir olay olmuştu. Küçük bir çocuk ölmüştü. Komşuları cenazesine gitmeye hazırlanıyorlardı. Bu sırada Jim Farley atını eğerlemek için dışarı çıkarmıştı. Günlerdir ahırda kalan at dışarıya çıkınca biraz oynamak istemiş ve sahibine çifte atarak Jim Farley'i öldürmüştü.

Şimdi köyde iki cenaze töreni yapmak gerekecekti. Jim Farley geride dul bir eş, üç çocuk ve birkaç yüz dolarlık borç bırakmıştı.

Çocuklarından en büyüğü olan Jim on yaşındaydı ve bir tuğla imalathanesinde çalışmaya başladı. Bu çocuk okula gitme imkanını bulamamıştı. Ama kendisini herkese sevdirme konusunda büyük bir kabiliyeti vardı. Politikaya atılan Jim herkesin ismini aklında tutarak büyük bir başarı kazandı.

Jim ortaokula kadar okuyabilmişti. Ama kırk altı yaşına geldiğinde dört kolej onu fahrî doktorluk diplomasıyla şereflendirdi. Ve Millî Demokrat Komitesine başkan seçildi, bir süre sonra da Amerikan hükümetinin Posta Genel Müdürü oldu.

Birgün Jim Farley'le görüştüm ve başarısının sırrını kendisine sordum.

"Çok çalıştım" cevabını verdi. Kendisine çok şakacısınız, dedim. Bunun üzerine başarısının sırrı sözüyle neyi kastettiğimi sordu. Cevap verdim:

"Onbin kişinin ismini biliyor ve onlara isimleriyle hitap edebiliyormuşsunuz. Bunu kastediyorum" dedim.

"Hayır yanılıyorsunuz. Ben onbin kişiye değil ellibin kişiye isimleriyle hitap edebilirim" dedi.

Bu noktaya çok dikkat ediniz? Yanlış duyduğumu zannetmeyiniz. İşte hafızası Farley'in başarısının sebebi olduğu gibi Franklin D. Roosevelt'in Birleşik Amerika Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmasına da yardım etmiştir. Jim Farley, alçı taşı satıcılığı yaptığı bir kasabada tanıştığı insanların isimlerini aklında tutmak için bir sistem buldu. Başlangıçta bu çok basit bir sistemdi. Kendisi bir yeni sistemle tanıştığı insanların isimlerini, ailesinin kimlerden olduğunu öğrenir, işi ve siyasî düşüncesi hakkında bilgi edinirdi ve bunları aklına iyice yerleştirirdi. Tanıştığı bir kimseyle bir sene sonra bile tekrar karşılaştığı zaman kendisinden çocuklarının durumunu sorar, kendisini gayet iyi tanıdığını hissettirirdi.

Jim Farley daha genç yaşlarda anlamıştı ki insanlar kendi isimlerine çok önem veriyorlar ve onu dünyadaki bütün isimlerden üstün tutuyorlar.

Bir kimsenin ismini hatırlayıp onu kolayca söylerseniz emin olun ki o insana en büyük iltifatı yapmış olursunuz. Bunu daima hatırlayın, ama o insanın ismini unutmuş veya yanlış söylemişseniz büyük bir hata yapmış olursunuz. Bunu da aklınızdan çıkarmayın.

Pariste vereceğim toplantı için şehirdeki insanlara mektuplar göndermiş ve onları toplantıya davet etmiştim. Sekreterler Fransız'dı, İngilizce bilmedikleri için bazı isimleri yanlış yazmışlardı. Büyük bir bankanın müdürü isminin hatalı yazılmasından dolayı davete katılmadı ve bana sert bir mektup yazdı.

"Andre Carnegie"nin başarısının sırrı neydi?

Çelik kralı diye hatırlanan bu kişi çelik imalatını çok iyi bilmiyordu. Çelik işini kendisinden daha iyi bilen yüzlerce çalışanı vardı. Ama o insanları idare etmeyi iyi biliyordu ve kendisini zengin yapan da buydu. On yaşına gelmeden insanların kendi isimlerine ne kadar önem vermekte olduklarını anladı. Carnegie İskoçya'da henüz bir çocukken bir tavşan yakalamıştı. Tavşan yavruladı. Carnegie'nin tavşanı besleyecek bir şeyi yoktu. Komşusunun çocuklarına kim tavşanlara yiyecek bulursa o arkadaşının ismini doğan yavrulara vereceğini söyledi. Ve planı başarıyla sonuçlandı. Carnegie bunu hayatı boyunca unutmadı.

Carnegie, aradan yıllar geçtikten sonra aynı psikolojiyi kullanarak milyonlar kazandı. Carnegie ile George Pullman yataklı vagon imalatı için birbirleriyle rekabet ettikleri zaman Çelik Kralı yine tavşanların dersini hatırladı. Carnegie'nin şirketi ile Pullman'ın şirketi rekabet ederken bu şirketlerden birisi Union Pacific Demiryolları idaresindeki yataklı vagon siparişini almak istiyor, fiyatları düşürmek suretiyle birbirleriyle yarışıyorlardı.

İki rakip şirket müdürü Union Pacific'in yöneticileriyle görüşmek üzere New York'a gelmişlerdi.

Bir akşam Carnegie ile Pullman St. Nicholas Otelinin önünde karşılaştılar. Carnegie "İyi akşamlar Bay Pullman, zannedersem ikimiz de delilik ediyoruz." dedi.

Pullman:

- Ne demek istiyorsunuz? diye sordu.

Bu soru karşısında Carnegie fikirlerini anlattı. Birlikte hareket etmeleri ikisinin de menfaatine olacaktı. Pullman dikkatle dinliyordu. Fakat ikna olmuşa benzemiyordu. Sonunda Pullman şu soruyu sordu: "Peki anlaşmış olduğumuzu kabul edelim. Yeni şirketin ismi ne olacak? diye sorduğunda Carnegie "Pullman Palace Vagonları Şirketi olacak" diye cevap verdi.

- Pulman'ın yüz ifadesi değişti ve: "Odama geliniz ve bu mesele hakkında bir daha görüşelim" dedi. İşte bu görüşme sonunda sanayide tarihi bir adım atıldı.

Carnegie'nin arkadaşlarının ve iş ortaklarının isimlerini aklında tutabilmesi, onun başarısının sırlarından birisidir. İşçilerinin bir çoğunu isimleriyle çağırabildiğinden dolayı kendini mutlu hissettiğini söyler ve kendisi iş başında bulunduğu zaman çelik fabrikalarında asla grev yapılmadığını anlatarak bununla gurur duyardı.

Birçok kimse vardır ki isimleri hafızalarında tutmaktan veya böyle bir zahmete katlanma gereği görmediklerinden dolayı isim ezberlemezler ve bunu haklı göstermek için de fazla meşgul olduklarını söylerler.

Bunlar unutuyorlar ki kendileri Cumhurbaşkanı Franklin Roosevelt kadar meşgul olamazlar, halbuki Roosevelt şoförlerinin bile isimlerini öğrenmeye vakit bulmaktadır.

Franklin Roosevelt biliyordu ki insanları kendisine bağlamak ve onların iyi niyetlerini kazanmak için en önemli çare onların isimlerini hatırlamak ve onları pohpohlamaktır. Halbuki bunu aramızda kaç kişi yapar?...

Çoğu zaman bir yabancı ile tanıştırıldığımız zaman daha ona veda etmeden onun ismini unuturuz. İsim hatırlama kabiliyeti politikada olduğu kadar iş hayatında ve sosyal ilişkilerde de önemlidir.

Nepoleon'un yeğeni İmparator Üçüncü Nepoleon, hükümdarlığında tanıştığı her insanın ismini hatırlamakla öğünürdü.

Bu kadar ismi nasıl hatırlayabilirdi, diye mi soruyorsunuz? Karşısındakinin ismini duyamamışsa, "afedersiniz; duyamadım" der tekrar ettirirmiş. Şayet duyulmuş bir isim değilse; "isminizi oluşturan harfleri sayar mısınız? deyip hecelettirirmiş.

Konuşurken bu ismi birçok kez tekrar eder ve bunu aklında o insanın görünüşüyle birleştirerek yaparmış.

Şayet ismin sahibi önemli bir kişiyse daha büyük zahmetlere katlanır ve o kimsenin yanından ayrılır ayrılmaz ismini bir kâğıda yazar, onu birkaç kere gözden geçirir, sonra ezberden söylemeye çalışırmış. Bu şekilde yalnız kulağını değil gözünü de o isme alıştırırmış.

Şayet herkes tarafından sevilmeyi istiyorsanız üçüncü kural şudur:

"Başkalarının isimlerini daima aklınızda tutunuz. Çünkü bir kimsenin ismi kendisi için dünyanın en tatlı ve en önemli sesidir."


Konular