Kitaplar | Konular | Dört Incil Farkliliklari ve Celiskileri

3- DÖRT İNCİLİN YAZILIŞ TARİHLERİ

Dört incilin dili ve yazarları hakkında ortaya çıkan şüphelerin aynısı, onların yazılış tarihleri için de sözkonusu-dur. înciller ne zaman yazıldı? Hristiyan kaynakların bellirtti-ği gibi, Hz.Isa'dan çok kısa bir süre sonra mı, yoksa aradan uzun bîr zaman geçtikten sonra mı yazıldılar? Veya yazıldıkları iddia edilen tarihlerde mi yazıldılar?

İndilerin yazılış tarihlerinin tesbit edilmesinde karşılaşılan en büyük zorluk, her incilin üzerinde yazarının adı bulunduğu halde, yazıldığı tarihin bulunmamasıdır. Eğer yazar adı ile beraber yazılış tarihleri de kitapların üzerinde

64) M.Y.Şc]ebî,a.£.e., s. 50

196

bulunsa idi, fazlaca problem kalmazdı. Hz.lsa ve İncil yazan oldukları iddia edilen kişilerle çağdaş olan birçok tarihçi eserlerinde, ne Hz.lsa'dan ve ne de İndilerden söz etmemektedirler. Gould'un eserinde Hz. İsa ile çağdaş oldukları halde ondan hiç bahsetmeyen şu Romalı tarihçilerin İsimleri geçmektedir: Seneca (M.S.3-65), Petronius (öl.M.S.66), Büyük Pliny (M.S. 23-97), Juvenal (M.S.60-140), Martial(M.S.40-104), Quİntİlian (M.S. 40418), Epİctetus {M.S. 40-120), Apion (M.ö. 20-M.S.48) vb. kişiler. Ancak Genç Pliny (M.S.61-105), Tacİtus (M.S. 55-120) gibi yazarların, sadece Hristiyan toplumun varlığından bahsettikleri ifade edilmektedir. Bunlarda da indîlerden geniş olarak bahis yoktur. İki meşhur Yahudi yazar İskenderiyeli Philo (M.Ö.20-M.S.60) ile Josephus (M.S. 37-100), eserlerinde Hristiyanhklan hiç bahsetmemişlerdir. Ancak bu iki yazarın eserlerine sonradan birtakım ekler yapılmak sureti ile, sanki onlar Hristiyanlıktan bahsediyormuş gibi gösterilmek istenmiştir. Clement'in (M.S.95-140 yılları arası) Korintoslulara yazdığı mektupta, indilerden hiç bahis yoktur, sadece Pavlos'un mektubuna işaret vardır. Bu mektupta Hz. İsa'nın sözlerinin yorumlan vardır, ama onun hayatı hakkında biyografik bilgi yoktur(65}. Görüldüğü üzere çağdaş Roma tarih kaynaklarında indilerin varîığı ve onların yazılış tarihleri hakkında yeterli bilgi yoktur.

Daha önce Pavlos'un mektuplarının înciller yazılmadan önce yazılarak kutsallık kazandıklarını belirtmiştik. Bu konu aslında çok önemlidir. Niçin Pavlos'un Mektuplan indilerden önce yazılarak kutsal yazma muamelesi görmüştür? Pavlos mektuplarını 57-62 yılları arasında yazmıştır(66). ö, yazmış olduğu mektupların Hristiyan cemaatler tarafından korundu-

65) M. Yearsley, a.g.e., s.102

66) R. C. Knox, a.g.e., s.177 ; E. R. Trattner.a^.e., s. 297

197

ğunu çok iyi biliyordu. Acaba o, bunları kutsal kitap tesis etmek gayesi ile mi yazmıştı? Bu gaye İle yazmadı ise, bunların korunup saklanmasına niçin engel olmadı?

Dört İncilden hangisinin önce yazıldığı konusunda kesin bir sonuç alınamamıştır. Bazılarına göre İlk yazılan İncil, Matta'dır, diğer bazılarına göre ise Markos'tur(67). Matta mı önce yazıldı, yoksa Markos mu? Matta, Hz. İsa'nın öğrencilerinden, Markos ise onun öğrencilerinden değildir. Buna rağmen nasıl Markos bazıları tarafından Matta'nın önüne geçîrİlebiliyor? Yine Yuhanna, Hz.îsa'mn Havarilerinden, fakat İndilerin sıralanmasında onun İncili dördüncü sırada yer alıyor. En azından Havari olmadığı bilinen iki kişinin incili, nasıl Havari Yuhanna'nm incilinin önüne konulabiliyor? Bazı Hristiyan ilim adamları Matta'nın, Logiayı M.S. 50 yılında, Markos'un da İlk İncilini 55-75 yılları arasında yazdığım söylüyor!ar(68). Hristiyan müfessir Lowther Clarke'ye göre Markos İncili 65 yılında, Matta İle Luka, 80-90 yılları arasında, Yuhanna İse 100'lü yıllarda yazılmışlardır{69). Art-hur Headlam, Markos'un 60 yılından önce, Matta'nın, 70 yılı civarında, Luka'nın 64 yılından sonra yazıldığının rivayet edildiğini, ancak bu İndilerin belirtilen tarihlerden çok daha geç yazıldıklarını söylüyor(70). Raymond C.Knox'a göre, Matta 70 yılından az sonra, Luka 80 yılından sonra, Yuhanna ise 80 ile 120 yılları arasında yazı imiş ti r(71).

67) W. K. Lowlher Clarke, a.g,e,,s. 685

68) R. C. Knox, a.g.e., s.179

69) W. K- IxıwtherClarke,a.£.e., s.685

70) A. C. Headlam, a .g. e., s.19

71) R. C. Knox, a.g.e., s. 182

198

İndilerin yazılış tarihleri hakkında ittifak sağlayan iki müellif dahi yok gibidir. Bu kitapların ne zaman kaleme alındıkları konusunda herkes ayrı ayrı rakamlar vermektedir. Hristiyan kaynağı Mürşidü't-Talibinde Markos İncilinin 61 yılında yazıldığı ifade edilirken, Hristiyan araştırmacı Horn'a göre Markos İndli, 56 veya 60, yahut 63 yıllarında yazılmış olabilir. Hristiyan araştırmacı Bost'a göre Luka incili, 58-60 yılları arasında yazılmıştır. Bu İncil Horn'a göre 53 veya 63, yahut 64 yıllarında yazılmış olabilir. Bost'a göre Yuhanna İncili, 95-97 yıllan arasında yazılmıştır. Horn'a göre Yuhanna İncili 68-70 yıllan arasında veya 89 yılında, yahut 98 yılında yazılmış olabilir. Diğer bir Hristiyan müellif Cercis Zevin'e göre bu İncil, 96 yılında kaleme alınmıştır. Mürşidü't-Talibin ise bu İncilin 65-98 yıllan arasında yazılmış olabileceğini İleri sürüyor(72). W.Durant'a göre Matta İndli 85-90 yıllan arasm-da, Markos İncili ise 65-70 yılları arasında yazılmıştır(73).

Batıh araştırmacı Schuyler Brown, Markos ve Luka'da yer alan Kudüs'ün tahribi kehanetinin esasında bir kehanet olmadığını{74), aslında yazarların Kudüs'ün tahribim gözleri İle gördükten sonra ona bir mudze ve kehanet havası vererek İndilerinde yer verdiklerini, onların bu olayı İndilerinde aktarmalarının, aslında bu İndilerin yazılış tarihini ele verdiğini ve bu tarihin hiçbir şekilde Kudüs'ün tahribinden önce olamıyacağını belirtiyor. Ona göre Markos 70 yılında, muhtemelen tahripten hemen sonra. Matta iîe Luka, 70 yılından sonra y azılmışlardır (75).

72) M. Y.Şelebî,ü.g.e., s. 44-48

73) M. Ş.Şitivî,a.£.e.,s.5Û

74) Kitab-ı Mukaddes, Markos. 13: 2 -Jjıka, 21 : 20

75) Schuyler Broıvn, The Origins of Christiaıtity, A Historical İntroduc -tion ta the New Tesıament, New York, 1984, p. 22-23

199

Bu dört incil ne zaman yazılmışlardır? Eski ve yeni hiçbir araştırmacı bu konuda kesin birşey söyleyememektedir. Burada kesin olarak bilinen bir nokta vardır. Bu İndiler, Hz. İsa'dan en az 25-30 sene sonra kaleme alınmışlardır. Pavlos'un Risalelerinin, İndilerin önüne geçirilmesi ve bu kitapların Hz. İsa'dan bu kadar sonra yazılmaları İndilere duyulan güveni sarsmaktadır. Ortalama olarak Hz. İsa ile İndiler arasında 35-40 yıllık bir boşluk vardır. İnsanlar arasında sadece üç sene gibi çok kısa bir süre kalan Hz.îsa'nın yaptıklarının, otuzbeş sene sonra yazılması sırasında unutmalar, değişmeler ve yanılmalar olamaz mı? Bu süre her ne kadar bazı Hristiyan müelliflere göre çok uzun ve unutmak için kâfi bir süre sayılmasa da, aslında durum onların dedikleri gibi değildir. Hristiyan inancına göre Hz.İsa, öğrendlerine kendi hayatını ve sözlerini yazmalarını emretmemiş, kimseyi bu tür bir görevle görevlendirmemiş, bu yüzden o sırada kimse böyle bir hazırlık yapmamış, gördüklerini, duyduklarını ileride yazacakmış gibi dikkatlice İnceleyip hafızasına kaydetmemiştir. Bazılarına göre durumun böyle olmasına tesir eden esaslı bir sebeb var. Başta Hz.İsa olmak üzere bütün Hristiyanîar, Hz.îsa'nın öldükten kısa bir süre sonra geri gelip "Tanrının Kralhğı"nı tesis edeceğine inanmakta idiler. Uzun süre bu beklenti içinde olan ilk dönem Hristİyanları, gelen giden olmadığını görünce 30-35 senelik bir aradan sonra "Hz.İsa geri gelmedi, bari onun sözlerini yazalım" diyerek İndileri yazmaya başladılar. Belki başlangıçta bir hazırlık olsaydı bu 30-35 yıllık arayı telafi mümkün olabilirdi, ama başlangıçta kimsenin beklemediği birşey, uzun bir bekleyiş döneminden sonra gündeme gelince bu boşluğu telafi etmek çok güçleşmiştir.

İndilerin verdiği bilgiye göre Hz.İsa, dünyada olduğu sıradfe bütün Hristiyanîar, daha kendi nesilleri yok olmadan, dünyanın sonunun geleceğine inanıyorlardı. Onlara göre Hz.

200

isa'nın çarmıha gerilmesinden kısa bir süre sonra büyük felaketler olacak, Hz.îsa "Tarı'mn Krallığı"nı kurmak üzere geri gelecek, dünyanın sonu gelecek, herkes cezasını çekecek. Kimsenin bundan başka bir beklentisi yoktu, kimse ilerde Hz.îsa'nın sözlerine İhtiyaç duyulacağını bilmiyordu. Ama o kişinin yakında olacak dediği şeylerin hiçbiri gerçekleşmeyince bazı öğrencileri, birdenbire onun sözlerini, mucizelerini, vaaz ve nasihatlerini, anlattığı meselleri ve hayatım yazmaya koyuluyorlar. Bu şartlar altında sağlıklı bir rivayet ve nakil mümkün olabilir mi? Onlar bu kadar hazırlıksız ve tedbirsiz başladıkları bu işte bazı şeyleri unutmuş olamazlar mı, bazı şeyleri yanlış hatırlayamazlar mı? Bunun mümkün olduğu ve gerçekte bunların meydana geldiği İndiler arasında görülen farklılık ve çelişkiden kolayca anlaşılmaktadır. Bu yorum mu-harref İndilerin yazmış oldukları şeylere dayanılarak yapılan bir yorumdur. Gerçekte Hz. İsa hakkında "Yakında geri geleceğim" dediği halde geri gelmedi, dolayısı ile onun söylediği şeyler vukua gelmedi demek doğru değildir. Yanlışlık onda değil, muharref tacillerdedir.

İşin tekrar başına dönerek İncil yazarlarının durumuna yeniden bir göz attığımızda, Hristiyan müelliflerin onlar için "görgü tanıkları" dediklerini görürüz. Yani onlar, bizzat gözleri ile gördüklerini, kulakları İle işittiklerini yazmışlardır. Onların bu iddiasına rağmen, en az iki İncil yazarının görgü tanığı olmadığı açıkça biliniyor. Markos ve Luka, direkt olarak Hz.İsa'ya öğrenci olmadıklarından, bunların bizzat görgü tanığı olarak gözleri ile gördüklerini ve kulakları ile işittiklerini yazmaları mümkün değildir. Öyleyse bu iki yazan Hz. İsa'ya ulaştıran senet silsilesi nedir? Bunlar kimler kanalı İle bu haberleri almışlardır? Bunların ravileri kimlerdir? Ne adı geçen yazarlar ve ne de diğer Hristiyan kaynaklar bu konuda

201

hiçbir bilgi vermemektedir. Diğer iki İncilin yazarları, iddia edildiği gibi Havari deği! iseler, bu sorular onlar için de sorulabilir. Onlar kendilerini Hz.îsa'ya ulaştıran bir rivayet silsilesine sahip mi idiler? Eğer sahip idiler ise bu silsile kimlerden oluşmuştu?

Yazar Yuhanna, incilinde Hz.İsa'nm çarmıha gerilme olayını anlatırken, kendisinin Zebede oğlu Havari Yuhan-na'dan başka bir Yuhanna olduğu intibaını uyandıran bir anlatım tarzı sergiliyor. O, bu konuyu şöyle naklediyor : "Isa Taberiye denizi kenarında yine şakirtlere kendini gösterdi. Simun Petrus, Didimos denilen Tomas, Galilenin Kana şehrinden Natanel, Zebedi'nin oğulları ve onun şakirtlerinden ikisi ile birlikte idiler."(76). Burada Zebedi oğullan ile kasdedilen Yuhanna ile Yakub'dur. Bu ifadelerin içinde geçtiği incil, eğer Zebedi oğlu Yuhanna'nın yazdığı incil olsaydı, herhalde yazar burada "ben ve kardeşim" tabirini kullanırdı. Halbuki sanki yazarın kendisinin, bu Zebedi oğlu Yuhanna ile alakası yokmuş gibi "Zebedi'nin oğulları" diye onlardan gaip (üçüncü tekil şahıs) sığası ile bahsediyor. Bu İfadeler Yazar Yuhanna'nın, Zebedi oğlu Havari Yuhanna olmadığını ele vermektedir.

XîX. yüzyıldan İtibaren Batıda konu üzerinde yapılan araştırmalar neticesinde bugünkü Yuhanna İncilinin yazarının. Havari Yuhanna olmadığı ortaya konmuştur. Bu görüsü ilk olarak ileri sürenler "Tübingen Okulu" mensupları olup bunların başında Baur vardı. Baur ve arkadaşlarına göre, ikinci yüzyılın ortalarında sürgünde doğan bir Yahudi Hristi-yan (isminin Yuhanna olduğu tahmin ediî'yor), kendi yazdıklarına güven ve itimad sağlamak için, kitabının başına Havari Yuhanna'nın ismini yazmıştır. Baur'un bu iddiasına karşılık, diğer bazı araştırmacılara göre bu İncil, bu kadar erken

76) Kitab-ı Mukaddes, Yuhanna,2\ : 2

202

dönemlere (Baur'a göre İkinci yüzyılın ortalan) ait olamaz. Çünkü bu Incilde iskenderiye felsefe okulunun bir takım Helenistik fikirleri, özellikle Plotinos'un (M.S. üçüncü asrın sonlan) fikirleri yer almaktadır(77). Dolayısı ile en iyimser bir tahminle bu incil, üçüncü asrın sonlarına doğru yazılmış olmalıdır. Durum bu şekilde olunca Matta, Markos ve Luka gibi, Yuhanna'nm da görgü şahidi olarak incilini yazmış olduğu ifadesi askıda kalmaktadır.

Hristiyanlıkta Hz.İsa'nm varlığı bir bütün olarak vahiy kabul edilmekle beraber o, Havarilerine, diğer öğrencilerine ve kitap yazarlarına görme ve duyma olmaksızın vahyeden bir Tanrı durumunda değildir. Hristiyanlıktaki vahiy ve ilhamın ana kaynağı Hz.Isa'nın hayatı ve sözleridir. Kimse incil ve Risale yazarlarının, Hz. İsa'yı görmeden, sözlerini işitmeden, onun hayatını, vaaz ve nasihatlerini sadece vahiy kanalı ile yazdıklarını iddia etmiyor. Hristiyanlar, yazarların görgü tanıkları olarak hadiselere şahit olduklarını, Hz. isa'nın yaptıklarını gözleri ile gördüklerini, onun söylediklerini kulakları ile işittiklerini, bundan sonra onlardan akıllarında kalanları yazdıklarını söylemektedirler. Hristiyan ilim adamlarına göre yazarlar. İndileri yazarlarken, kendi insiyatiflerini kullanmışlar ve diğer kaynaklardan da istifade etmişlerdir. Bu yazarların, hem vahiy ürünü olarak yazdıkları iddia edilecek, hem de bunların vahyin ana kaynağı dışındaki diğer kaynaklardan da istifade ettikleri söylenecek, bunu mantığın kabul etmesi mümkün değildir. Eğer bu iddia doğru ise, vahiy ürünü oian İndilere, vahiy dışı diğer kaynaklardan bazı şeylerin İlâve edildiği açıkça itiraf edilmiş olmaktadır. Hristiyanlar, İncii yazarlarına gelen vahiy ve ilhamı bu ithamdan kurtarmak için bambaşka bir yorum yapmaktadır-

77) G. P. Rsher, a.g.e., s. 33,120

203

lar. Oniara göre, yazarlara gelen vahiy veya ilham, dikte ettirici bir vahiy veya ilham değildir, bu vahiy onların gördüklerini, duyduklarını ve başkalarından aldıkları bilgileri yazarken bu yazarları hata etmekten koruyan bir vahiydir. Mademki durum böyledir, öyleyse İndiler arasında neden bu kadar farklılıklar ve çelişkiler vardır? Hata etmekten, yanlış yazmaktan koruyan vahiy, niçin ortaya çıkan bu çelişkilere engel olmamıştır?

İndiler ve Risaleler bütünü ile HzJsa'nın hayatına ve sözlerine yöneldiklerine göre bunların esas ana noktası, Hz. İsa'nın yaptıkları ve söylediği şeyler olmalıdır. Bu sözlerin ve hadiselerin hatasız ve eksiksiz aktarılması esas olduğu halde, neden bunların yazılması ondan an az 25-30 sene geciktirildi? Niçin Hz.İsa kendisi dünyada iken, daha Önce Hz. Musa'nın yaptığı gibi yaparak bunları kaleme almadı? En azından onun dünyadan ayrılışından hemen sonra bu yazma işine başlana-maz mıydı? Onları yazmaya o zamanlarda ihtiyaç yok idi ise, neden daha sonraları bu ihtiyaç hasıl oldu? Bu soruya "Görgü tanıklarının azalmaya başlaması yüzünden bunların yazılmasına ihtiyaç hasıl oldu" şeklinde bir cevap verilebilir. Ama zaten yazarların bir çoğu görgü tanığı değil, üstelik ruhu'l-kudüs her zaman onlarla beraber olup, Hz. İsa hakkında konuşurken onları sürekli hatadan alıkoyacağına göre, bu bir gerekçe olarak öne sürülemez. Haydi bunu bir mazeret kabul edelim. Hz.İsa ile İndiler arasındaki 25-30 yıllık boşluk ne olacak? Bu zaman zarfında unutulan, yanlış hatırlanan şeyler olamaz mı? Zamanın geçmesi ve görgü tanıklarının yok olması ile bu tehlikeler söz konusu olabiliyorsa ve ilham ve vahiy bu tehlikeleri ortadan kaldırarnıyorsa, 25-30 yıllık zaman boşluğunda bu tehlikeyi vahiy veya ilham nasıl engelleyecektir? Kaldı ki bazı Batılı araştırmacıların yaptıkları

204

tesbitlere göre, bugün elde mevcut olan en eski İndi ile Hz. isa'nın zamanı arasındaki boşluk, 25-30 sene değil en azından üç asırdır. Bu boşluğu bir rivayet silsilesi île doldurmak tamamen imkânsızdır. Çünkü böyle bir silsile yoktur.


Konular