Kitaplar | Konular | Dört Incil Farkliliklari ve Celiskileri

2- KONSÎLLER VE YENİ AHİDİN KANONÎZASYONU

Kur'an-ı Kerimin bahsettiği İncilin tahrifi ve çok sayıda indilerin ortaya çıkmasına, îbn Hazm'in dediği gibi sadece o devirde mevcut olan baskı ve zulüm sebep olmamıştır. Hris-tiyan mezhepleri arasında meydana gelen ihtilafların da, bu İndilerin ortaya çıkmasında büyük payı vardır. Başlangıçta var olan baskı ve zulüm, zorunlu olarak gizlenmeyi gerekli kılmıştır. Gizlilik, Hristiyan inancına dışardan pekçok fikrin girmesine sebep olmuştur(lS). Özellikle şeriatın açıklanmasına yönelik konularda gizli, gözden uzak, merkezî bir kontrol sistemi olmaksızın, adeta sis bulutlarının altında meçhul bir ortamda bir takım şeyler ortaya çıkmıştır. Gizlilik bir karanlık içinde, karanlıktan çıkan şey büyük bîr gizlilik içinde, vuku' bulduğu söylenen akıl almaz şeyler, bu rivayet edilen şeylerin hepsi sadece zannedilmiş şeyler. İşte böyle bir durumda İndilerin içine, aslında vaki olmamış şeyleri sokmaya hiçbir engel yoktu. Çünkü kimse, kimsenin ne yaptığının ve ne söylediğinin farkında bile değildi. Hristayanların kutsal kitaplarının düzenlenmesi sırasında bu şekilde koyu bir şüphe karanlığı

17) Muhammed Şelebî Şitivî, el-İncil Dirase ve Tahlil, s. 15

18) Muhammed EbuZehrz,Mufıadaratft'n-Nasraniyye, s.32

154

ortaya çıkınca, haliyle senet, yani güvenilirlik yok olmuştur, înciller, esrarengiz karanlıkların derinliklerinde yazılmışlardır. Böyle olunca bunlara dışardan birtakım fikirlerin girmesi elbette kaçınılmaz olmuştur. Dışardan giren fikirler, uzun süre merkezî bir otorite kanalı ile kontrol edilemeyince ortaya çok değişik inanç ve fikirler çıkmış ve böylece bir takım mezhepler doğmuştur. Baskının getirdiği gizlilik, bir takım farklı fikir ve görüşleri ortaya çıkarmakla beraber, bu farklılıklar uzun süre su yüzüne çıkamamış, her farklı fikir kendi alanında gelişerek şekillenmiş olmakla beraber, her fikrin ayrı ayrı muhitlerde ortaya çıkması ve üzerlerinde bulunan gizlilik bulutları sebebi ile bunlar, birbirleri İle çatışmadan uzun süre varlıklarını sürdürmüşlerdir. Ancak, Hristiyanlığın üzerindeki baskılar hafifleyip sis bulutları dağılmaya başlayınca iş değişmiş ve Hristiyan cemaatler gizlendikleri yerlerden çıkarak birbirleri ile diyaloga başlamışlardır. İşte bu diyalogun başlaması ile birlikte gerçekler su yüzüne çıkmaya başlamış, adeta her Hristiyan cemaatinin, diğer Hristiyan cemaatlerden çok farklı ve değişik bir İnanç ve fikre sahip olduğu görülmüştür. Denilebilir ki, Roma'dan Ermenistan'a, Anadolu'dan Habeşistan'a kadar olan geniş bir arazi içinde ortaya çıkan pekçok Hristiyan cemaatinden, inanç esasları tam olarak birbirine uyan iki cemaat dahi bulmak imkânsızdı.

Hristiyan din kardeşliği tutkusu ile, cemaatler birbirleri ile İrtibat kurmaya başlayınca, her cemaat kendi Hristiyanlık anlayışının diğerlerinden farh olduğunu görmüş ve dolayısı ile diğer cemaatlere şüphe ile bakmaya başlamıştır..Diyalog sıklaştıkça farklı noktaların münakaşaları artmış, ihtilaflar düşmanlığa dönüşmeye başlamıştır. Bazı devlet adamlarının, artan Hristiyan nüfusun potansiyelinden faydalanmak amacı ile Hristiyanlara yaklaşmaları, bu dine birtakım imtiyazlar

155

kazanma fırsatı vermiştir. Bazı devlet adanılan, Hristiyanlığı devletlerinin resmî dini haline getirmişler, bunu yaparken esas gayeleri, çoğunluk haline gelen Hristiyanları kendi saflarına katıp onların gücünden istifade etmek, ülke toprakları üzerinde bir inanç birliğine gitmekti. Ancak kısa bir süre sonra bunlar, umduklarının aksini buldular. Onların arzuladıkları birîik ve beraberlik, Hristiyanlardan çok uzaktı. Üstelik Hristiyan cemaatleri arasındaki kavga ve çekişmeler azalacağına, gitgide artıyordu. Durumu gören devlet adamları, ülkelerindeki birlik ve güvenliği tehdit eden bu durumu Önlemek üzere tedbirler almaya başlamışlar ve Hristiyan din adamlarını bir araya getirerek aralarındaki ihtilafları gidermelerini onlardan istemişler, bunun için konsiller toplamışlardır.

Hris ti yanlıkta ortaya çıkan ihtilafları gidermek üzere toplanan en önemîi konsillerden biri, M.S-325 yılında toplanan İznik Konsİlidir. Konsil, İmparator Kostantin tarafından toplanmıştır(19). İmparator Kostantin, Hristiyanlığa sempati beslemekle beraber henüz o sırada Hristiyan bile değildi. İmparatorlukta yaşayan büyük bir çoğunluğun Hristiyanlığı benimsediğini gören bu imparator, Hristiyanlar arasında meydana gelen ihtilafların imparatorluğu İçin tehlikeli bir hal almaya başlaması üzerine, yönetimi altında bulunan topraklardaki patrik ve piskoposları İznik'e davet etti. Amacı, yönettiği topraklar üzerinde yaşayan Hristiyanları bir görüş çerçevesinde birleştirip, onlardan birleşik bir güç olarak daha çok istifade etmekti. Kostantin'in bu davetine 2048 patrik ve piskopos uyarak konsile katıldı. Kostantin'in de hazır bulunduğu ilk toplantıda, Hristiyan inancının temel esasları hak-

19) Roland H. Baington.Tfte Psnguin History ofChristianity, V.I,

England, 1967, p.25;Geoffrey Barraelough, The MedievalPapacy, London, 1968, p.10

156

kında öylesine değişik görüşler ortaya atıldı ki, bunu işiten Kostantin, hayretler içinde kaldı ve fevkelâde şaşırdı. Hemen hemen her konuda farklı görüşler olmakla beraber, özellikle Hz. İsa'nın tabiatı konusunda birbirinden çok değişik görüşler ortaya çıktı. Bu konsilde Hz.îsa'nın tabiatını münakaşa eden Hristiyan din adamları, onda ilâhî tabiatın mı, beşerî ve insanî tabiatın mı, yoksa her ikisinin mi birlikte mevcut olduğu konusunda bir türlü ittifak sağlayamadılar. Bu konsilde HzJsa ve annesi Meryem hakkında başlıca sû görüşler ortaya çıkmıştı:

1- Hz. Isa ve annesi Meryem, Allaht'tan başka iki ayrı ilâhtırlar. Bu görüşü benimseyenlere "Meryemîler" adı verildi.

2- Hz.lsa, Allah'ın bir şulesi, bir alevi menzilesindedir. Yani ateşin alevi ne ise, Allah için Hz.İsa odur. Allah ateş, Hz.İsa ise Allah'ın alevi gibidir.

3~ Hz tsa, Meryemden doğmuştur ama, onun karnında flokuz ay kalmamıştır. O, Meryem'in rahminden suyun oluktan akışı gibi süratle geçmiştir. Bu görüş sahiplerine göre kelime, Meryem'in kulağından girmiş ve aynı saatte çocuk olarak rahminden çıkmıştır.

4- Hz.İsa, Allah'tan halkedilmiş bir insandır; cevheri bakımından bizden biri gibidir. Oğul olarak onun başlangıcı Meryem'dendir. Allah onu, İnsanî cevheri içinde kurtarıcı olmak üzere seçmiş, ilâhî nimetlere sahip kılmış, muhabbet, sevgi ve arzu ile ona hulul etmiş ve onun bedenine girmiş-tir. Bu hulul ediş sebebi ile, ona "Allah'ın Oğlu" denmiştir. Allah, bir cevher ve bir unsurdur, ancak O'nun üç ismi vardır. Bu görüşü savunanların başında Antakya patriği vardı.

5- Salih ilâh, salih olmayan ilâh ve bu ikisinin arasında adil olan ilâh olmak üzere üç ayrı ilâh vardır. Bu görüş sahipleri muhtemelen Zerdüştlükten etkilenmiş olmalıdırlar.

157

6- Hz. İsa, Allah'ın oğlu olarak yaratıcı ilâhtır. Bu görüşü ileri sürenler Pavlosçulardı.

Bu kadar değişik've farklı görüşün ortaya çıkmasına çok şaşıran Kostantin, toplantıya katılanlardan bir noktada ittifak etmelerini istedi. Hatta onları kapalı bir yerde toplayarak, belirli bir süre sonunda aynı noktalarda ittifak etmiş olarak kararlarını kendisine bildirmelerini onlardan istedi. Süre bittiği halde çoğunluk bir noktada irtifak edememişti. Bunun üzerine 2048 kişiden sadece 318 kişinin üzerinde ittifak edebildikleri, yukarda altıncı maddede belirtilen Pavlos-çu görüş, Kostantin tarafından konsil kararı olarak resmen açıklandı ve resmî devlet görüşü olarak ilân edildi(20).

Hristiyan tarihçi İbn Batrik'in, eserinde geniş olarak anlattığı bu konsilde, şüphesiz bütün farklı görüş sahiplerinin ellerinde kendi görüşlerini destekleyecek İndîleri vardı. Kostantin, 2048 kişiden sadece 318 kişinin katıldığı Pavlosçu görüşü konsil kararı olarak ilân etmek sureti ile, azmlığın çoğunluk üzerinde tahakküm etmesine yardım etmiştir. Aslında Kostantin, o sırada henüz resmen Hıristiyanlığı bile kabul etmemiştir ve putperest inancını benimsemektedir. Bazı araştırmacılar, Kostantin'in, azınlık tarafından benimsenen Pavlosçu görüşü hemen benimseyip konsil karan olarak açıklamasına, hâlâ kendisinin o sırada putperest olmasını sebep olarak gösteriyorlar. Gerçekten Pavlosçu görüş ile, Putperstli-ğin ilâh kavramları birbirlerine oldukça yakındır(21). îznik konsilinde olduğu gibi, Hristiyanlarca toplanan bütün konsil-lerde her cemaatin elinde kendi davasını destekleyen tncilleri

20) Said b. el-Batrik, et-Tarihu'l-Mecmıı' ale't-Tahkik ve't-Tasdik, C.I, Beynrt.l 905,s.I26

21) M. Ş.Şitivî,a.g.e., s.23

158

vardı, tznik konsilinin toplandığı sırada Hristİyanlann elinde sadece dört İncit yoktu, yüzü aşkın incil vardı. Pavlosçu görüşün başarısı ile kapanan îznik konsilinden sonra, bu görüşü destekleyen dört İncil bırakılarak, diğer bütün İndiler ve Risaleleler yasaklanmış ve sahte sayılmışlardır(22).

Aslında İznik konsiii, Yeni Ahidin kanonizasyonu ile ilgili olarak toplanmış bir konsil olmamakla beraber, bu konsilde çeşitli görüş sahiplerinin görüşleri reddedilmekle, o görüş sahiplerinin ellerindeki İndilerin de reddedilmiş sayılması bakımından çok önemlidir. Daha sonraki konsillerde gerçekleştirilen kanonizasyonun esas dayanağı, îznik konsiii kararlarıdır. Bugün elde mevcut olan Yeni Ahidde yer alan kitapların tam olarak tesbiti, M.S. 364 yılında Lodesya'da yapılan konsilde gerçekleşmiştir(23).

Konu ile alâkası olması bakımından burada şunu da belirtmek gerekir: Hristiyanlar arasında ilk Kilise Konseyinden itibaren hemen hemen her toplantıda sahih ve sahte kitaplar konusu daima gündeme gelmiştir. İlk Kilise Konseyinde, Yeni Ahidde yer alan sahih kitapların sayısının yirmiyedi değil, yirmibir olduğu karara bağlanmıştı. Bunlar: Dört İncil, Luka'nın yazdığı Resullerin İşleri, Pavlos'un onüç risalesi, Petrus'un Birinci Mektubu, Yehuda'nın Mektubu ve Yuhan-na'nın Birinci Mektubundan ibaret idiler. Bunların dışında kalan Petrus'un II. Mektubu, Yuhanna'nın Vahyi, Yuhan-na'nın II. ve III. Mektubu, Pavlos'un İbranilere Mektubu ve Yakubun Mektubu, ilk Kilise Konseyinde patrik ve piskopos-larca sahte sayılmışlardır(24). Hristiyan bilgini Esebious'a

22) R. H. Baington,a.g£., s.26

23) Mittevalî Yusuf Şelebî, Edva' ale'l-Mesihiyye, s.93-95 24} M. Ş. Şiüvî, a.g.e., s. 24

159

-^

göre, 324 yılında kendisi sahih saydığı halde Kilise tarafından sahih kabul edilmeyen bazı kitaplar vardı. Onun sahih saydığı fakat, o tarihlerde kilisenin apokrif saydığı kitaplar şunlardır: Yehuda'nm Mektubu, Yakub'un Mektubu, Pet-rus'un H. Mektubu, Yuhanna'nın H. ve III. Mektupları, Pav-los'un işleri, Petrus'un Vahyi, Barnaba'nın Mektubu, Azizlerin Öğretileri vb. kitaplar(25).

Yeni Ahidde yer alan kitaplar hakkında ileri sürülen bu görüşleri tarafsız bir şekilde değerlendirirsek nasıl bir sonuca ulaşırız? İlk Kilise Konseyinde verilen karara göre halen elde mevcut olan yirmiyedi kitaplık Yeni Ahİdin, tam altı kitabı sahte sayılıyormuş. Daha da önemlisi Esebiûus, birçok kitap ismi sayarak "Bunlar bana göre sahih ama, Kilise bunları sahte sayıyor" diyor. Esebious, Hristiyanhk tarihinde çok önemli yere sahip olan bir kişi, onun sahih saydığı bir eser, nasıl oluyor da diğerleri tarafından sahte addedilebiliyor, bu kararı verenler onun seviyesindeler mi? Yeni Ahidin altı kitabı hangi sebeblerden dolayı o zaman sahte ilan edildi? Sonra hangi gerekçelerle bunlar sahih kitaplar listesine dahil edildi? Bu konularda Hrisîiyan kaynaklarda tatmin edici hiçbir bilgi yoktur. Bu bize şunu göstermektedir: Kilise ve Konsillerin bazı incil ve Risaleleri sahih veya sahte sayması, sağlam esaslara dayanmamaktadır. Eğer bu kitaplar semavî olsalardı ve vahye dayansalardı, Kilisenin bu kitaplarda tereddüde düşmemesi gerekirdi. Yine önce şüpheli görülen bu kitaplardaki şüphelerin zail olması ve bunların güvene mazhar olması, ilâhî bir emirle veya vahiy ve ilhamla değil, rahip ve patriklerin kararları ile olduğuna göre, bu hal onlarda şüpheyi daha da arttırıyor. Nasıi oluyor da bunlar daha önceleri sahte kabul edilirken, kendilerinde hiçbir değişiklik

25) E. R. Trattner, a.g.e., s. 306

160

olmadığı halde birdenbire sahih olabiliyorlar? Bu kitaplarda başlangıçta şüphenin var oluşu, insanların kutsal kitapları tasdik etmeleri için gerekli olan vahiy ve kudsiyyet sıfatlarını yokehnektedir(26). Ayrıca, bugün sahih kabul edilen bir kısım kitapların önceleri sahte ve şüpheli sayılmaları, fakat bir süre sonra sahih kitaplar listesine alınmaları, bugün hâlâ sahte sayılmakta ısrar edilen bazı kitapların, Hristiyanhk tarihinde Çok önemli bir yere sahip olan kimseler tarafından sahih sayılmaları, sahih ve sahte kitapların tesbitinde, kilisenin ve Hristİ-yan din adamlarının her zaman hata yapabileceklerini göstermez mi?Hristiyanlık üzerindeki baskıların kalkması sonunda ortaya çıkan Hrisriyanlar arası ihtilaflar, İndilerin sayısını oldukça arttırmıştır. Bazı araştırmacılara göre bu İnciİlerin sayısı yüzü geçmektedir. Ortaya çıkan bu çok sayıda İncil arasında muhtemelen esas İncil kaybolmuştur.

Hrîstiyanlıktaki ihtilafların hangi seviyede cereyan ettiğini, düşmanlıkların hangi boyutlara ulaştığını göstermesi bakımından, Hristiyan tarihçi İbn Batrik'in, İskenderiyeli Aryos hakkında söylediklerini nakletmek sanırım yeterli bir fikir verir. İbn Batrik şunları söylüyor: "iskenderiye'de Aryos isimli bir kafir vardı. O, 'baba tek başına Allah'tır, oğul mahluktur, yaratılmıştır, ilâh değildir. Çünkü oğul olmadan önce baba vardı' demiştir. İskenderiye patriği bir öğrencisine, bizzat Hz. İsa'nın Aryos'u lanetlediğini, dolayısı ile onun sözlerini kabul etmekten kaçınmaları gerektiğini söylemiş ve kendisinin (patrik) rüyasında Hz. İsa'yı elbiseleri yırbk olarak gördüğünü, elbiselerini kimin yırttığını ondan sorunca, Hz. İsa'nın, elbiselerini Aryosun yırttığını, onu Kiliseye almamalarını kendisine tembih ettiğini ifade etmiştir"(27). Bu beyandan anladığımıza göre İbn Batrik, Aryos'a fikirleri dolayısı İle

26) M.Ş.Şitivî,
27} İbtıBatrik,
161

açıkça kafir dediği gibi, iskenderiye patriği de rüyasında Hz. Isa ile konuşuyor, Hz.îsa rüyasında ona "Aryos, sapık fikirleri ile benim elbiselerimi yırttı, onu kiliseden atın" talimatını veriyor. Talimat rüyada veriliyor. Rüya esbabı ilim oluyor, rüyada görülene dayanılarak bir din adamı tekfir ediliyor. İbn Batrik'in, Aryos hakkındaki bu ağır hücumu, ilk asırlarda Hristi y anlıkta ki ihtilafların hangi seviyede cereyan ettiğini göstermesi bakımından çok önemli bir göstergedir.

Konunun tekrar başına dönerek "Hz.İsa'ya nazil olan esas İncil nerede?" diye yeniden sorarsak bu soruya bir Hristi-yan araştırmacının eserinde şöyle bir cevap buluruz: "Hristi-yanlıgm başlangıcında, kendisine asıl İncil denilebilecek kısa bir İncil vardı. Bu İncil, büyük bir ihtimalle Hz.îsa'nm sözlerini kulakları ile duyamıyan ve onu yalandan göremiyen müridler için yazılmıştı. Bu İncil kalp menzilesinde idi, ancak onda Hristiyanlık bir tertip ve düzen içinde değildi". Bu müellifin beyanına göre esas bir İncil vardı, bu sonradan kayboldu. Gerek İndilerde ve gerekse Yeni Ahidin diğer bazı kitaplarında yer alan İncil tabiri ile kastedilen İncil, bu İncil olmalıdır. Luka İncilinde "Onlar da çıkıp İncili vaaz ederek ve her yerde şifa vererek köyden köye geçiyorlardı."(28) ifadesinde ve Pavlos'un Romalılara Mektubunda "Ben Yaruşa-Hm'den başlayıp îüirya'ya kadar dolaşarak Mesih'in İncilini tamamen vaaz ettîm"(29) cümlesinde geçen "vaaz edilen İncil" ile, bu İncil kastedilmiş olmahdır(30).

28) Kitab-ı Mukaddes, Luka, 9:6

29) Kitab-ı Mukaddes, Romalılara Mektup, 15:19

30) M.Y.Şelebî, a.g.e., s- 53

162


Konular