Kitaplar | Konular | ARAPÇANIN ÖNEMI

1. Mahalli Dillerin Yapılarından Kaynaklanan Engeller.

Bunların başında hiç kuşkusuz Türkçe gelmektedir. Çünkü Türkçe hem en yaygın, hem de resmi dildir.

Türkçe, Ural-Altay dilleri grubundan gösterilmektedir. Arapça ise Sami Dilleri grubundandır. Yani bu iki dil, temelde çok farklı kökenlerden gelmektedirler ve tabiatıyla birbirlerinden çok farklı yapı ve karakterlere sahiptirler. Bu tespit ilk bakışta, sözü edilen iki dilden birini ana dil olarak konuşan kimsenin öbür dili öğrenmekte oldukça zorluk çekeceği anlamına gelmektedir. Bu ise hatırdan asla çıkarılmaması gereken çok çarpıcı bir gerçektir. Nitekim bunun şöyle bir kanıtı da vardır: Belli bir yaştan sonra Türkçeyi merak etmiş hiçbir Arap, bu dili asla iyi düzeyde öğrenememiştir. Keza, belli bir yaştan sonra Arapça öğrenmek istemiş hemen hiçbir Türk, bu amaca, ideal düzeyde ulaşamamıştır. Bunu yalanlayabilecek hiçbir kanıt henüz yoktur! (Bu iki dilde «bilingual» olarak yetişenler elbette ki müstesnadırlar) İki taraf için de belki en büyük şanssızlık işte bu noktada odaklaşmaktadır. Yeri gelmişken söylemek gerekir ki bu gerçek İslâm karşıtlarını daima sevindirmiş ve onları bu fırsattan yararlanarak çeşitli komplo teorileri kurmaya sevk etmiştir.

Bu noktadaki engel, hiç kuşkusuz iki dilin yapı bakımından birbirlerine oldukça aykırı özellikler taşıyor olmasından kaynaklanmaktadır. Bu aykırılık, sözü edilen iki dilin her birine özgü cümle kuruluşundaki sadece söz dizimine ilişkin disiplinlerin farklılıklarıyla da sınırlı değildir. Bunun yanı sıra her iki dilin anlatım mantığı arasında da oldukça önemli aykırılıklar vardır. Bu nedenledir ki tarih boyunca Türkler ve Araplar birbirlerini doyarak anlayamamışlardır. Özellikle çok iyi derecede Türkçe bilmeyen bir Arabın, bir Türk tarafından anlaşılabilmesi ihtimali oldukça zayıftır. Dolayısıyla -aralarındaki ortak güçlü bağlara rağmen- bu iki milleti birbirine karşı antipatik hale getiren önemli nedenlerden biri de işte budur. Arapçadaki çok yönlü nüansların Türkçeye çevrilemiyor olması bu sorunun önemli kaynağıdır. Nitekim bu nedenledir ki Arapçaya Türkiyede (egemen azınlık) tarafından duyulan derin nefrete rağmen, halâ karşılıkları üretilemediği için Türkçede binlerce Arapça kelime mevcuttur.

Türkçe ile Arapça arasındaki yapı, karakter ve mantık farkları o kadar büyüktür ki bunu bağımsız bir çalışmaya konu yaparak ancak anlatmak mümkündür. Ne yazık ki bu önemli konu hakkında bugün Türkiyede bir tek kitap bile bulmak mümkün değildir. Bunun sebebi ise gayet açıktır ve oda şudur. Eğer bir araştırmacı çıkar da, bu iki dil arasındaki yapı, karakter ve mantık farklarını açıklayacak olursa her şeyden önce Türkiyede pervasızca Arapça öğretmeye kalkışan binlerce bilgisiz insanın bu işin asla ehli olmadıklarını, hiç birinin Arapça konuşamadığını, bu konuda allâme geçinenlerin hiç biri, Arapça bir mektup bile yazamadığını ortaya koyacak ve bunu kanıtlayan çarpıcı deliller sıralayacaktır. Peki bunu kim yapabilecektir? İşte bu sorunun cevabı da çok önemlidir. Çünkü bu iş sanıldığı kadar kolay değildir ve çünkü bu konuda da iki önemli engel vardır. Bunlardan biri, bu görevi üstlenebilecek kişinin, her şeyden önce bizzat kendisi Türkçenin yanı sıra Arapçayı da süper düzeyde bir yaşam dili olarak kullanıyor olması gereklidir, hatta şarttır. Tabir caizse böyle bir kimse, Türkçeyi ve Arapçayı «bilingual» olarak kullanıyor olmalıdır. Peki bu nitelikte biri var mıdır? Türkiyede eğer böyle biri bulunmuş olsaydı, şimdiye kadar mutlak surette ortaya çıkacak ve hiç değilse şu satırlarda anlatılanlar meâlinde konuya dokunacaktı. Hatta, başka bir engel dolayısıyla bunu geniş boyutlarda işleyemeyeceğine ilişkin mazeretini ortaya koyup topluma zimmetini ibra ettirecekti. Çünkü bilgi, kutsal bir emanettir ve sahibine sorumluluk yükler. Şu var ki , bu konuyu enine boyuna işlemek elbette ki tehlikesiz değildir. İşte ikinci engel de budur.

Türkiyede Arapçanın öğrenim ve öğretiminde Türkçeden kaynaklanan engellerden biri de asırlar önce Türkçeye alınmış olan Arapça kelimelerin hemen tamamının yanlış kullanılıyor olmasıdır. Evet, ne yazık ki bu bir gerçektir. Yıllardır sözde «Türkçeyi yabancı unsurların etkisinden kurtarmak» amacıyla yüzlerce Arapça kelime Türkçeden çıkarılmış olmasına rağmen, halen kullanımda olan yine yüzlerce Arapça kelime, günümüzde Arapça öğrenmek isteyenlerin karşısına adeta birer baş belası olarak çıkmaktadır.

Geçmişte sadece devletin ve sosyete sınıfının dili olan Osmanlıca son zamanlarda tam anlamıyla bir veba halini almıştı. Osmanlıca, devletle halkın arasında oluşan uçurumun adıydı. Ömrünü tükettiği için değil, esasen hiçbir işe yaramadığı için, zamanı gelince adeta çöpe atıldı. Bugün o dille yazılmış ne bir kitabı, ne bir divanı hiç kimsenin elinde bulamazsınız. Oysa daha dün kökü kazındı bu karakoncolos dilin? Atılmasına atıldı, ama Türkçede öyle bir dikenli yol bıraktı ki bugün özellikle Arapça öğrenenler için bu yol tam anlamıyla bir tuzak niteliğini taşımaktadır!

Arapça öğrenmek isteyen gençlerin çoğu, genelde tarikatçılara, Nurculara ve Osmanlıcı-ırkçı fanatiklere ait odaklara ilk önce uğradıkları için buralarda zihinlerine Osmanlıca ister istemez bulaşır. Onun için bu gençler daha sonra aydınlık bir ilim yuvasıyla tanışsalar bile uzun zaman kendilerini Osmanlıcanın etkisinden kurtaramazlar. Bu da Arapça öğrenmelerine bir miktar engel oluşturur.

Türkçeye girmiş ve Arapların kullanmadığı anlamlarda kullanılmış, halen de kullanılmakta olan birçok kelime vardır ki Arapça öğrencisi bunları teker teker tanımalıdır. Bu sorunu çok iyi bilen birinin yardımıyla bu kelimelerin Arapçadaki doğru anlamlarını öğrenmelidir.

Doç. Dr. Emrullah İşler adında Bir araştırmacı, «Türkçede anlam kaymasına uğrayan Arapça kelime ve Kelime Grupları» başlığı altında bunlardan bir miktarını derleyip yayınlamış bulunmaktadır. Ancak sözü edilen araştırmacının, kibarca yukarıdaki başlığı kullanması, yüzyıllarca bu milleti uğraştırmış olan yanlışların sahiplerini hoş gördüğü izlenimini uyandırmaktadır. Bu da günümüzde ırkçılığın bir başka sembolü olan Osmanlı hayranlığının ilimle uğraşanları bile ne hale getirdiğini göstermek bakımından ibret vericidir!


Konular